Şah II. Abbas
Şah II. Abbas, Safevi İmparatorluğu‘nun 17. yüzyılda hüküm süren önemli hükümdarlardan biridir. İşte II. Abbas hakkında bilgiler:
- II. Abbas, doğum adıyla Sultan Muhammad, babası Şah Safi’nin oğludur. 7 Ocak 1632’de doğdu ve 1642 yılında babasının vefatı üzerine 10 yaşında tahta çıktı.
- II. Abbas, Safevi tahtına çıktığında oldukça genç ve deneyimsiz bir hükümdardı. Bu nedenle iktidarı ele almak için danışmanlarının yardımına güvenmek zorunda kaldı.
- Babasının döneminde Osmanlılarla süregelen savaşlar devam ediyordu. II. Abbas, iktidara geldiğinde bu savaşları sona erdirmek için çaba gösterdi ve 1639 yılında Zuhab Antlaşması’nı imzalayarak Safevi İmparatorluğu’nun sınırlarını güvence altına aldı.
- II. Abbas, babasının dönemindeki iç istikrarsızlıklar ve taht mücadeleleri nedeniyle saray içindeki güç odaklarıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Tahtını sağlamlaştırmak için muhalifleri bertaraf etti ve hükümetteki yolsuzluğu ve savurganlığı azaltmaya çalıştı.
- Onun dönemi, İran tarihindeki Safevi İmparatorluğu’nun gücünün biraz toparlandığı bir dönemdir. Edebiyat, sanat ve mimari gibi kültürel alanlarda da önemli gelişmeler yaşandı.
- II. Abbas, hükümdarlık dönemi boyunca pek çok büyük inşaat projesini başlattı ve İsfahan kentini İmparatorluğun başkenti yaptı. Bu dönemde İsfahan, İran’ın en güzel ve önemli şehirlerinden biri haline geldi ve mimari açıdan büyülü yapılar inşa edildi.
- II. Abbas, 25 Eylül 1666’da vefat etti ve taht, oğlu II. Süleyman’a geçti. II. Abbas, Safevi İmparatorluğu’nun toparlanmasında önemli bir rol oynayan, kültürel ve mimari alanlarda büyük etkisi olan bir hükümdardır.
Yirmi beş yıl kadar süren hükümdarlığı sırasında memleket içinde kayda değer bir hadise olmamış, komşu devletlerle olan münasebetler de genellikle dostça sürdürülmüştür. Ancak Şah Safî’nin hükümdarlığının son yıllarında, Kandehar valisinin şehri Hindistan Hükümdarı Şah Cihan’a teslim etmesiyle Hindistan’la olan dostluk bozulmuş, bizzat Abbas’ın katıldığı sefer sonunda Kandehar geri alınmıştı (1648). Abbas, iç karışıklıklar yüzünden hükümdarlığını kaybeden ve yardım istemek için İsfahan’a gelen Özbek Hanı Muhammed Nâdir’e yardım ederek hükümdarlığını devam ettirmesini sağladı. Ruslar’la olan münasebeti ise, Gürcü prenslerinden Tahmûras’ın Safevîler’in Tiflis Valisi Rüstem Han’la yaptığı savaşı kaybedip Rus çarına iltica etmesiyle bozuldu (1644). Bununla beraber Abbas, barışın bozulmamasına âzami dikkat gösterdi. Nitekim Şirvan Beylerbeyi Hüsrev Han kumandasındaki Safevî kuvvetlerinin Derbent yakınlarındaki hisarları yıkmasına müsaade ederken Terek boylarındaki hisarların yıkılmasına izin vermedi. Öte yandan, Osmanlılar’la münasebetlerini de dostane bir şekilde devam ettirdi. Hatta Osmanlılar’ın Basra Valisi Hüseyin Paşa’nın şehri teslim teklifi, barışın devamını arzu eden Abbas tarafından kabul edilmedi ve iki devlet arasındaki iyi münasebetler 1639’da imzalanan Kasrışîrin Antlaşması’na uygun olarak devam etti. Abbas (26 Ekim 1666) Damgan’da öldü ve Kum kasabasına gömüldü.
II. Abbas’ın saltanat yıllarında İran’da, başta ipek ticareti olmak üzere ticarî faaliyetler gelişmiş, I. Abbas dönemi kadar olmamakla birlikte, inşa edilen saray, köşk, kasır ve köprülerle memleketin imarına çalışılmıştır. II. Abbas hemen hiçbir sahada temayüz etmemiş, vaktini avcılık ve eğlence ile geçirmiştir. Dinî konularda genellikle müsamahakâr davranmış, bilhassa Katolik mezhebi mensuplarına geniş hürriyet vermiştir. Aşırı derecede içkiye düşkün bir hükümdar olarak tanınır. Resme ve şiire ilgi duyduğu, hatta şiir yazdığı rivayet edilmektedir.
Kaynak: İslam Ansiklopedisi
Araştırmacı Tarihci :Ahmet KOÇ