Şah Safî

Şah Safi, I. Abbas’ın oğlu ve Safevi İmparatorluğu‘nun 17. yüzyıldaki hükümdarıdır. İşte Şah Safi hakkında bazı bilgiler:

  • Şah Safi, 20 Temmuz 1611’de doğdu ve babası I. Abbas, annesi ise gece konaklarken ölen Kadıncık Sultan’dır. Bu nedenle tahta geçtiğinde oldukça genç bir yaşta hükümdar oldu.
  • I. Abbas’ın vefatı üzerine, 1629 yılında tahta geçerek Safevi İmparatorluğu’nun altıncı Şahı oldu. Tahta geçişinde sadece 18 yaşındaydı ve annesi Kadıncık Sultan onun için vekil olarak hükümet işlerini yönetti.
  • Şah Safi dönemi, İran tarihinde istikrarsızlık ve taht kavgalarının yaşandığı bir dönemdi. Tahta geçtikten sonra, hükümetin gerçek gücünü elinde tutmak için çeşitli güç odaklarıyla mücadele etmek zorunda kaldı.
  • Şah Safi, babasının politikalarına devam ederek Osmanlılar ve Özbeklerle olan savaşları sürdürdü. Ancak dönemi, genel olarak İran’ın gücünün azaldığı ve iç istikrarsızlıkların arttığı bir dönem olarak görülür.
  • Şah Safi’nin döneminde edebiyat ve sanatın gelişimi devam etti. Ancak babası I. Abbas dönemindeki kadar etkileyici bir kültürel altın çağ yaşanmadı.
  • Sağlık sorunları nedeniyle kısa bir süre hükümdarlık yaptı ve sağlığı giderek kötüleşti. 12 Mayıs 1642’de vefat etti ve taht, oğlu II. Abbas’a geçti.

Şah Safi’nin hükümdarlık dönemi, Safevi İmparatorluğu’nun zayıflamaya başladığı bir dönemi yansıtır. Tahta geçtiği genç yaşta ve hükümetin güç odaklarıyla mücadele etmek zorunda kaldığı için kısa ve zorlu bir dönem geçirmiştir.

Zalim bir şahsiyete sahip olan Sam Mirzâ da, Özbekler ve Osmanlılar’la uğraşmaya devam etti. Van bölgesini Osmanlılardan almaya teşebbüs etti. Bunun üzerine Osmanlı padişahı IV. Murad, 18 Mart 1635 yılında Şah Safi’nin bu hareketi ve bunun yanında Osmanlı topraklarını yağma etmesinden dolayı Revan Seferi’ne çıktı. Osmanlı Ordusu, gereken hazırlıklarını tamamladıktan sonra başında Sultan IV. Murat ile Revan’a doğru yürüyüşe geçti. Yaklaşık 3 aylık uzun yürüyüşte, disiplin tamdı. IV. Murad, 27 Temmuz 1635 tarihinde önemli bir Safevi kalesi olan Revan önlerine ulaştı. 28 Temmuz 1635 tarihinde kale kuşatmaya alındı. Osmanlıların topları kale surlarını dövdü. Şehirdeki İranlılar ise başlangıçta bütün güçleriyle karşı koymaya çalıştılar; ama Osmanlıların yapacağı büyük umumi taarruz öncesi Safevîler kaleyi teslim edeceklerini padişaha bildirdiler. 8 Ağustos 1635 tarihinde Revan kale muhafızı Emir-i Guneoğlu Tahmasb Kulu Han, kaleyi IV. Murad’a teslim etti. Böylece 8 günlük kuşatma ile Revan Osmanlı topraklarına katıldı.

1 Nisan 1636 tarihinde Safevîler, Osmanlı Devleti’nin sınırları içerisine girerek Revan Kalesi’ni kuşattılar. Bunun üzerine IV. Murad ve Doğu Serdarı Vezir-i Azam Bayram Paşa, 8 Mayıs 1637 tarihinde İran üzerine sefere çıktı. Padişah Bağdat önlerine vardı ve 16 Kasım 1638 tarihinde şehri muhasara etti.

Bağdat’ta Bektaş Han komutasında 40.000 kişilik bir ordu bulunuyordu. Şah Safi ise süvari ordusuyla Kasr-ı Şirin’de konaklıyor ama muhasaraya müdahale etmeye cesaret edemiyordu. IV. Murad 12.000 sipahiyi İran içlerine yolladı ve Şehriban bölgesini yağma ve tahrip ettirdi. Ama Şah, Padişahın karşısına çıkamadı. Onun kuşatmadan sıkılınca çekip gideceğini sanıyordu ve böyle umut ediyordu. IV. Murad ve Şeyhülislam Yahya Efendi’nin de ön saflarda bulunduğu büyük çarpışma muharebeler meydana geldi.

Kuşatmanın 37. gününde birkaç İran kulesini ele geçiren Vezir-i Azam Tayyar Mehmed Paşa vurularak öldürüldü. Yerine Padişah tarafından Kemankeş Kara Mustafa Paşa sadarete getirildi. Kemankeş Kara Mustafa Paşa Bağdat etrafında birkaç kuleyi ele geçirdi. Bu başarılar üzerine kuşatmanın 39. günü büyük umumi bir taarruz başlatıldı. Sabah erken saatlerdeki bu taarruzla büyük muharebe ve çarpışmalar meydana geldi. Sonunda daha fazla dayanamayan Bağdat düştü. IV. Murad ilk iş olarak İmam-ı Azam ve Abdülkadir-i Geylani’nin kabr-i şeriflerini ziyaret etti. Şeyhülislam Yahya Efendi nezaretinde bu kabirler imar ve tamir edildi. Padişah, orduyu ve sadrazamı Bağdat’ta bırakıp İstanbul’a döndü.

Şah I. Safi Osmanlı Devleti’nin bu başarıları üzerine barış istedi. Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa, İran elçisi Saru Han ve İran Murahhası Muhammed Kuli Han arasında yapılan görüşmeler neticesinde Türk-İran hududunun belirlendiği Kasr-ı Şirin Antlaşması 17 Mayıs 1639’da imzalandı ve Osmanlı-Safevî savaşı resmen son buldu.

Kaynak : İslam Ansiklopedisi

Ahmet KOÇ