Şahkulu İsyanı

Şahkulu İsyanı, Osmanlı kaynaklarında ve arşiv belgelerinde “Şeytankulu, Sofu, Karabıyıkoğlu” gibi unvanlarla da anılır; Antalya yakınlarındaki Yalınlıköy’de bir tekke kuran Hasan Halife’nin oğlu olduğu belirtilir. Aslen Tekeli Türkmenleri’nden olan babasının Safeviyye tarikatının liderlerinden Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydar’ın yanında bulunduğu, daha sonra Kızılkaya’da Yalınlıköy’deki bir mağaraya çekildiği zikredilir. Yakalanan bir müridinden alınan bilgiye göre, Yalınlıköy’de dünyaya gelen Şahkulu buradaki bir mağarada dinî telkinlerle Safeviyye tarikatının görüşlerini yaymaya başlamıştır . Bazı kaynaklarda hem babasına hem de ona II. Bayzied’in maddî yardımda bulunduğu, hatta bir zâviye ve imaret yaptırdığı kaydedilirse de (Anbu hususu doğrulayacak bir belge mevcut değildir. Fakat Safevîler’in büyük bir dinî tehdit unsuru halinde ortaya çıkmasından önce II. Bayezid’ın bütün tarikatları desteklediği bilinmektedir.

Şah İsmail’in babası olan Şeyh Haydar Safavi, Anadolu’da ki Alevi Türkmenleri Safevi ocağına bağlamak istiyordu. Bu amaçla propaganda ve kışkırtma yapmak üzere Anadolu’ya bir grup müridini gönderdi. Müridlerden birisi ise Teke elinden Hasan halife idi.

Osmanlı-Memlûk SavaşıBazı Kaynaklara göre Osmanlı padişahı II. Beyazid’in (1481-1512) döneminde Hasan Halife oğlu Şahkulu Ağa,  memleketi Yalınlı köyü (Korkuteli-Antalya) yakınlarına yerleştirildi.  Tüm tarikatlara karşı muhabbet besleyen Sultan II. Beyazıd, Safevviye tarikatına karşıda aynı muhabbeti göstererek zaman zaman onlara maddi destekler göndermekteydi.  Korkuteli’nin kuzeyindeki Yalınlı köyü, Antalya ile Efes’i birbirine bağlayan eski Roma ticaret yolu üzerindeydi. Döşemealtı civarındaki kış mahalleleri ile Korkuteli’nin kuzeydoğusundaki Bozmusa Dağı’ndaki otlakları arasındaki bu yollar, göçer Türkmenler (Yörükler) tarafından kullanılmaktaydı.

Hasan halife, Teke bölgesi obalar arasında dolaşarak Safevi ocağının propagandasını yapmaktaydı. Tarihçi Ogtay Efendiyev onun hakkında şöyle yazıyor: “Kızıl saçlı bir mürşid olarak Sultan Haydar döneminde Anadolu’dan Hasan Halife adlı bir adam iki kez İran’a gitti ve Sultan Haydar’ın talimatıyla Teke’ye geri döndü. Müritlerinden biri olan Pira Sanan o kadar ileri görüşlüydü ki ‘Hasan halife geldi ama Teke diyarına yanan bir ateş getirdi. Nitekim Hasan halifesinin Teke diyarına getirdiği ateş ve kandı.’ diye buyurmuştu” 

Hasan Halife’nin oğlu Şahkulu ağa, Osmanlılara karşı isyanı başlatmak için fırsat bekliyordu. Beklediği fırsat 16. yüzyılın başlarına kadar uzanan kaynaklara göre Osmanlı hakimiyetindeki yarı göçebeler ile Teke ve çevresindeki tımarlar’da topraklarını kaybeden Osmanlı Sipahileri arasında yapılan bir anlaşmadan bahsetmektedir.  Şahkulu ağa, dağınık bulunan obalar ve sipahiler arasındaki bu ilişkinin kontrolünü ustaca ele geçirecek ve adını taşıyan isyanı başlatan kişi olacaktı.

Tarihçi Oktay Efendiyev Şahkulu Ağa için  “Hasan Halife oğlu Şahkulu, beyaz Tekel’den sonra babasının halefiydi. Sultan II. Bayezid yönetiminin sonuna doğru Şah İsmail’e taraf olarak,  Menteşe ve Germiyan Türkmenleri (1501 – 1524) destek vererek Şah Kulu ile beraber hareket ettiler.”

Şahkulu kendine tabi olan isyancılarla beraber 1511 kışını Antalya’nın kuzeyindeki ismini eski Roma yolundan alan Döşemealtı ovasında geçirdiler.

Antalya’nın Korkutelinde Sancak beyi olan Şehzade Korkut, Şahkulu’nun faaliyetlerini yakından takip etmekteydi ve Hasan Bey komutasında bir orduyu onun üzerine gönderdi. Gelmekte olan ordudan haberdar olan Şahkulu kaçmayı başardı.

Şehzade Korkut, babasının saltanatının sonlanması durumunda daha kolay tahta çıkmak için İstanbul’a daha yakın Manisa sancağına doğru yola çıktı. İsyancılar, Şehzade Korkut’un ani gidişini Sultan II. Beyazid’in ölümünden kaynaklandığı düşündü.

Şahkulu ağa ise Döşemealtı ovasına göre daha güvenli bir yer olan ve Döşeme geçidinin derinliklerinde bulunan Gapulu kayasına yerleşmişti. 29 Mart 1511’de Şahkulu ağa ve yandaşları, Yenice geçidinde Şehzade Korkut’un eşyalarını taşıyan birliklere saldırdılar ve birçoğunu öldürdüler.  Şehzade Korkut’un Seraskeri Hasan Bey saldırı haberini aldı ve Yenice geçidindebir karşı saldırı hazırladıysa da savaşta ağır yaralandı ve Antalya kalesine sığınmak zorunda kaldı. Şahkulu Ağa, Antalya şehrini kuşatmış ancak daha sonra fikrini değiştirerek Antalya üzerindeki kuşatmayı kaldırmış ve aynı zamanda yağmaladığı Kızılcakaya, İstanos (Korkuteli), Elmalı, Burdur ve Keçiborlu’yu talan edip birçok kişiyi öldürdükten sonra Burdur’a yönelmişti. Şahkulu isyancıları Burdur’da Osmanlı birlikleri tarafından karşılansa da Şahkulu yeni bir zafer daha kazanmıştı. Sonra Anadolu beyliğinin merkezi olan Kütahya’ya ulaştı. Küyahya önlerinde Anadolu Beylerbeyi Karagöz Ahmed Paşa’nın ordusunu mağlup edip onu esir aldılar. Kütahya muhasarası sırasında sur dibinde Karagöz Ahmed paşa öldürüldüyse de başarılı olamadılar.  İstikametini Bursa’ya çevirmişken Sultan II. Beyazid’in hala hayatta olduğunu öğrendi.  Şahkulu bu haber üzerine Şehzade Korkut’un bulunduğu Manisa’ya yöneldi. Bu isyandan haberdar olan II. Beyazıd isyanı bastırması için Sadrazam Hadım Ali Paşa’yı görevlendirdi.

Sancaklarda olan bütün şehzadeler Kütahya Altuntaş mevkiinde Sadrazam Hadım Ali Paşa komutasında ki ordu ile buluştu.  Şahkulu ve isyancılar kuşatıldı. Bu sırada Şehzade Ahmet yeniçerilerin kendisine biat etmesini isteyince ret yanıtını aldı. Bunun üzerine kendisine bağlı birliklerle sancağına doğru çekildi.

Bu kargaşadan haberdar olan Şahkulu ağa, Teke’ye çekilme kararı aldı. Önce Burdur-Antalya sınırındaki Kızılkaya’ya ardından Döeşemealtı’na çekilmeyi düşündü. Ancak Hadım Ali Paşa’nın ordusuna karşı tavır almayacağını anlayınca dağ geçitlerini kullanarak Beyşehir’e ulaştı. Şahkulu ağa, 17 Haziran 1511’de Karaman Beylerbeyi Haydar beyi burada mağlup ederek öldürdü. Daha sonra Kayseri üzerinden Sivas’a doğru yoluna devam etti. Hadım Ali Paşa, onu ve adamlarını Sivas yakınlarında  ki  Çubukova ya da Gökçay bölgesinde yakaladı ve 2 Temmuz 1511’de yapılan savaşın sonunda hem Sadrazam Hadım Ali Paşa hem de Şahkulu Ağa öldü.

Her iki orduda başsız kalınca Osmanlı Birlikleri kaçmaya başlayan isyancıları takip etmedi. Hayatta kalan isyancılar  ise yolculuklarına Sivas’tan Erzincan’dan geçerek oradan da Safevi devletine sığınarak devam ettiler.