Mehmed Sadık Paşa

Mehmed Sadık Paşa, kardeşi Mehmed Paşa’nın 23 Eylül 1859 tarihinde vefat etmesi üzerine Hüseynî hânedanının on ikinci valisi olarak onun yerine geçti. Sultan Abdülmecid tarafından gönderilen Cemâziyelâhir 1276 (Ocak 1860) tarihli bir fermanla Tunus eyaleti valiliğinin kendisine verildiği ve aynı zamanda birinci dereceden Mecîdî nişanı tevcih edildiği bildiriliyordu. Beyliğinin ilk yılları daha önce girişilen anayasa metninin yazılması, altmış üyeden oluşan yüksek konseyin teşkili ve mahkemeler gibi yeni kurumların faaliyete başlamasıyla geçti. Mehmed Sâdık Bey, Tunus anayasasının (kānûnü’d-devle) bir taslak metnini 17 Eylül 1860 tarihinde önce Cezayir’de görüştüğü III. Napolyon’a, ardından değişik Avrupa devletlerine sundu. Bu anayasanın 29 Ocak 1861 tarihinde ilânıyla Tunus’un Osmanlı Devleti’ne olan bağımlılığının azalacağı, Avrupa devletlerinin bu eyalet üzerindeki tesirinin artacağı ve malî yönden kendilerine bağımlı hale geleceği bir dönem başlıyordu. Kısa zamanda olumsuz gelişmeler kendini gösterdi ve eyaletin dış borcu daha 1862 yılında 20 milyon franka ulaştı. Girişilen bu reformlarla Başvezir Mustafa Haznedâr gibi şahsiyetlere yabancı ülkelerden borç para alma imkânı verilmesini Hayreddin Paşa gibi eyaletin ileri gelenleri tasvip etmeyerek görevlerinden istifa ettiler.

Tunus eyaletinin dış borçlarının gittikçe artması üzerine kardeşi Mehmed Paşa zamanında konulan şahsî verginin (mecbâ) 1863 yılı Aralık ayından itibaren arttırılmasına karar verildi. Bunun üzerine 1864 başında önce ülkenin güneyinde, ardından batısında yaşayan yarı göçebe kabileler, aynı yılın yaz aylarında da kuzeydeki sahil ahalisi baş kaldırdı. Halkın ağır cezalara ve vergilere mâruz kalması Tunus’u yıkıma götürdü, kıtlığın baş göstermesiyle de eyalet açlıkla karşı karşıya kaldı. Askerler isyanı bastırmak üzere harekete geçerken Fransa, İngiltere ve İtalya gibi devletler kendi vatandaşlarının can güvenliğini bahane ederek gemilerini Tunus açıklarına demirlettiler. Bu gelişmeler yüzünden verginin arttırılmasından vazgeçildi. Anayasanın uygulanması da askıya alındı.

Mehmed Sadık Paşa’nın beylik yaptığı döneme damgasını vuran olay, aslen Sakız adalı bir Rum olup (Georges Kalkias Stravelakis) Tunus’a getirilen ve burada İslâmiyet’i kabul ederek idarî kademelerde hızla yükselen Başvezir Mustafa Haznedâr’ın kötü uygulamalarıdır. Mehmed Sâdık Paşa devlet işlerinde dirayetli bir kişiliğe sahip olmadığından eyaletin bütün işlerini Mustafa Haznedâr’a bırakmıştı. Meclis-i Ekber’de ikinci derecede etkinliği bulunan eşrafın dışında nâzırların ve yüksek rütbeli görevlilerin tamamına yakın bir kısmı da yabancı asıllı idi. Ayrıca Mustafa Haznedâr eyaletin önemli görevlerine müslüman olmayanları tayin etmekteydi.

Anayasanın ilânı ve Avrupa devletlerinden borç para alınması gibi sebepler başta olmak üzere Osmanlı Devleti ile arasındaki münasebetlerde sıkıntılar yaşayan Mehmed Sâdık Paşa bunları düzeltmesi için Hayreddin Paşa’yı İstanbul’a gönderdi. Bâbıâli’de yapılan görüşmeler sonucunda Osmanlı-Tunus ilişkilerini düzenleyen “emr-i sâmî” hazırlandı. Bu arada 1867 yılının yaz aylarında eyalette kolera, kış aylarında ise tifüs salgını görüldü. Aynı yıl Mehmed Sâdık Paşa’nın kardeşi Âdil’in darbe girişimi yeni sıkıntılar doğurdu. Kötü idare ve aşırı borçlanma Fransa’ya Tunus’un işgali için beklediği fırsatı verdi. Borç faizlerinin bile ödenemez duruma gelmesi üzerine Fransa’nın zorlamasıyla 5 Temmuz 1969 tarihinde bir milletlerarası maliye komisyonu kuruldu ve başkanlığına Mehmed Sâdık Paşa’nın ısrarıyla Hayreddin Paşa getirildi. Komisyon başkanlığı yanında Hayreddin Paşa 1870 yılından itibaren idareci-vezir görevini de yürütmeye başladı. Mustafa Haznedâr, 21 Ekim 1873’te otuz yedi yıldır sürdürdüğü başvezirlikten istifa etmek zorunda kaldı ve Hayreddin Paşa başvezirliğe getirildi. Mehmed Sâdık Paşa, başlangıçta yabancı devletlerin Hayreddin Paşa’ya yakın ilgi göstermesine bakarak eyaletin konumunun yeniden düzeleceğine inanıyordu. Ancak kendisine verdiği destek kısa sürdü. Dolayısıyla Hayreddin Paşa’nın giriştiği ıslahat arzu edilen sonucu vermedi. Hayrettin Paşa yönetim, maliye, hukuk, tarım gibi alanlarda gerçekleştirdiği ıslahatlar yanında eğitime yönelik faaliyetleri çerçevesinde 1875’te Mehmed Sâdık Paşa’nın adını verdiği el-Medresetü’s-Sâdıkıyye’yi açtı. Geleneksel dinî eğitim yanında Batı tarzı eğitimin de verildiği bu modern okulda bağımsızlık mücadelesine öncülük eden birçok Tunuslu devlet adamı ve aydın yetişti.

Tunus’taki Avrupalı konsolosların kendi vatandaşları için özel haklar elde etmeleri yeni sıkıntılar doğurdu. Mehmed Sâdık Paşa’nın etrafındakilerle onun yerine geçme ihtimali olan Mustafa b. İsmâil tarafından çıkarılan, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi gibi Hayreddin Paşa’nın da Mehmed Sâdık Paşa’yı tahttan indireceği şeklindeki söylentiler giderek yayıldı. Mehmed Sâdık Paşa 21 Temmuz 1877 tarihinde Hayrettin Paşa’nın istifa etmesini sağladı. Hayreddin Paşa’yı önce Osmanlı, ardından Fransa taraftarı olmakla suçlayan Mehmed Sâdık Paşa, 1878 Ağustosunda artık iyice yaşlanmış olan Mehmed Haznedâr’ı, daha sonra da Mustafa b. İsmâil’i (Genç Mustafa Paşa) başvezir tayin etti. Yabancı devletlerin kendi vatandaşları için talep ettikleri imtiyazlar karşısında yönetim tekrar Mustafa Haznedâr zamanındaki sıkıntılı duruma düştü. Bundan faydalanmak isteyen Fransa, Nisan 1881’de Cezayir sınırındaki karışıklıkları bahane ederek Tunus’u işgal etmeye başladı. Mehmed Sadık Paşa, 12 Mayıs 1881 tarihinde Fransa ile birçok hakkını kısıtlayan Bardo Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Kendisinin uzun ve karışıklıklarla dolu iktidarını sarsan bu antlaşma ile Fransız işgalini ve ardından himayesini kabul etmiş oluyordu. Mehmed Sadık Paşa bu olaylardan kısa bir süre sonra 27 Ekim 1882 tarihinde vefat etti, yerine kardeşi Seydi Ali Bey geçti.

Kaynak: İslâm Ansiklopedisi