Mostar Köprüsü
Mostar Köprüsü, Mostar’ın merkezinden akan Neretva nehri üzerindeki iki köprüden biri olan Mostar Köprüsü (Mostarska Úuprija), Eski Köprü (Stari Most) ve Neretva Köprüsü (Most na Neretvi) adlarıyla da anılmaktadır. XV. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlılar’ın fethettiği şehir tahtadan bir köprü etrafında kurulduğu için buraya Most (köprü), Mostići veya Mostar, Mostari (köprücüler) deniliyordu. Dünya mimarlık anıtları listesinde yer alan ve şehre tek başına mimari bir değer katan köprünün ilk defa hangi tarihte kimin tarafından kime yaptırıldığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Mostar Köprüsü’nün Roma eseri olduğuna dair iddia asılsız bir söylentiden ibarettir. Yerinde daha önce bir Roma köprüsü olsa bile bu yapı bütünüyle bir Osmanlı devri Türk eseridir. Bazı araştırmacılar, Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli yerlerinde yapılan köprüler içinde Türk mimarlık tarihinin muhteşem bir anıtı olarak tanınan bu köprünün Osmanlılar tarafından esir alınan Dalmaçya-İtalyan kökenli ustalar veya Mostarlı yerli mimarlardan biri tarafından inşa edildiğini ileri sürerken bir kısmı yapıyı Mimar Sinan’a atfetmekte, çoğunluk ise Mimar Hayreddin’in eseri olduğu görüşünü benimsemektedir. Yapının mimarının Sinan’ın öğrencilerinden Hayreddin olduğu, Ahmed Refik Altınay’ın yayımladığı bir belge ile de ispatlanmış bulunmaktadır. Bu belgeden Hersek Beyi Hüseyin’in Makarska (Hırvatistan) İskelesi’nde inşa edilen kale binası için mimar istemesi üzerine mimarbaşına gönderilen hükümde bundan önce Mostar Köprüsü’nü yapan Mimar Hayreddin’in görevlendirilmiş olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca yapıyı inşa görevi Sinan tarafından Mimar Hayreddin’e verilmiş olmalıdır ki Evliya Çelebi bu sebeple köprüyü Mimar Sinan’a izâfe etmiştir.
İç savaş sırasında tamamen yıkılan köprünün üzerinde eserin Osmanlı devrine ait olduğuna dair bir tarih kitâbesi bulunmamaktaydı. Ancak hem Osmanlı kaynaklarında hem günümüzdeki Batı kaynaklarında köprünün 1566-67’de tamamlandığı görüşü hâkimdir. Kaynaklarda nakledilen iki tarih manzumesi de bunu doğrulamaktadır: “Rûhu Sultan Mehemmed’in ola şâd / Kıldı bunun gibi hayr eseri / Hem Süleymân-ı zaman sağ olsun / Devleti buldu binâya zaferi / Sa‘y-i nâzır ile oldu bu tamam / Yazdı târîhini ‘kudret kemeri’ 1566-67. Ekrem Hakkı Ayverdi’ye göre Fâtih Sultan Mehmed Mostar’ı fethettiği zaman muhtemelen buradaki köprüyü ya restore ettirmiş veya yeniden yaptırmış olduğundan şiirde hem buna telmih hem de Kanûnî Sultan Süleyman dönemindeki inşasına işaret edilmiştir. Mostarlı Hasan Ziyâî’ye ait diğer tarih kıtası da şöyledir: “Kavs-i kuzahın aynı bir köprü binâ oldu / Var mı bu cihân içre mânendi hey Allahım / İbretle bakıp dedi târîhini bir ârif / El geçtiği köprüden biz de geçeriz şâhım, sene 974”. Ayverdi, Zagreb’deki Yugoslavya İlimler ve Sanatlar Akademisi’nde (JAZU) bulunan ve Bašagić tarafından neşredilen bir belgeye dayanarak Ekim 1557’de Karagöz Bey’in bina eminliğiyle köprünün inşasına başlandığını kabul etmektedir.
Neretva nehrinin en derin ve en dar yerine kurulan köprü tek gözlü ve sivri kemerli olup kesme taştandı. 28,59 m. genişliğinde bir açıklığa sahip yapının ayakları her iki kıyıda farklı kotlardaki kayalara oturduğundan değişik yüksekliktedir. Kemer kavisi 12,02 m. irtifaındaki yapı su seviyesine göre nehirden de yaklaşık 21 m. yüksekliktedir. Köprünün genişliği üstte 4,50 m. olup iki yandaki korkuluklar 25 cm. kalınlığında ve 95 cm. yüksekliğindedir. İki yönde meyilli olan döşemesi kademeli biçimde düzenlenmiştir. Kemer açıklığının yüksek tutulmuş olmasının bir sebebi de nehrin taşması durumunda sürüklenen maddelerle kemerin tıkanarak tahrip olmasını önlemektir.
Köprünün sol tarafında II. Selim’e nisbet edilen minaresiz bir mescid vardır. 1878’e kadar müezzinin ezanı köprünün ortasında okuduğu belirtilmektedir. Mecâzî’ye ait bir şiirden köprünün üstünde bir de su kanalının bulunduğu öğrenilmekte, Evliya Çelebi’nin ifadeleri de bir su kanalının varlığını göstermektedir.
Mostar Köprüsü, Osmanlılar zamanından beri gençlerin nehre atlayarak cesaretlerini gösterdikleri bir mekân olmuş, II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu âdet bir spor türü halini almıştır. Ayrıca Krallık Yugoslavyası döneminde bir pilot küçük uçağı ile köprü kemerinin altından uçmuşsa da bir daha bunun tekrarlanmasına izin verilmemiştir.
1878’den sonra Mostar Avusturya-Macaristan idaresine geçince köprünün döşemesi doldurulduğundan kademelerin büyük bir kısmı örtülmüştür. Aynı devirde kemerin ve her iki taraftaki ayakların bazı yerleri basit şekilde onarılmıştır. Zamanla köprünün üst yapısında ve Neretva’nın şiddetli akıntısı yüzünden kayalık zeminde oluşan oyuklar 1957’nin sonlarına doğru tamir edilmiştir. Köprünün üst yapısının 5 Kasım 1963’te biten restorasyonu sırasında döşemesi orijinal haline dönüştürülmüştür. Yugoslavya döneminde (1945-1990) tarihî eser olarak korunan köprü Bosna savaşı esnasında 9 Kasım 1993’te Hırvat topçusunun ateşiyle tamamen yıkılmıştır. UNESCO ve Bosna-Hersek Devleti’nin çalışmaları sonucunda bir Türk firması tarafından yeniden inşa edilen köprü 23 Temmuz 2004’te törenle hizmete açılmıştır.
Mostar Köprüsü yüzyıllardan beri seyyahların ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir. 1658’de Mostar’a uğrayan Fransız seyyahı A. Poullet bu köprünün inşasının mukayese kabul etmez bir cüret eseri olduğunu, Venedik’te bir mimari hârikası sayılan Rialto Köprüsü’nden daha geniş yapıldığını söylemektedir. Köprüden büyük övgüyle söz eden Evliya Çelebi de o güne kadar on altı ülke gezdiğini, böyle yüksek bir köprü görmediğini belirtir. Köprü hakkındaki değerlendirmeleri Ayverdi’nin şu sözleri en iyi şekilde özetler: “Bu köprü mimari dehânın terkibiyle taştan yapılmış değil de muhayyilenin cisim halini almasıyla meydana gelmiş gibi efsanevî bir mâna ve ruh kazanmıştır”. Köprünün üstün sanat özelliği Hans Joachim Kissling’in şu sözleriyle de ortaya konmuştur: “Kıyamet günündeki sırat köprüsünü bir mecaz olmaktan çıkarıp elle tutulup gözle görülebilir bir sembol haline, başka hiçbir eser hiçbir yerde büyük üstat Mimar Hayreddin’in Mostar Köprüsü kadar dile getiremez.” Osmanlı döneminde Mostar ve Mostar Köprüsü hakkında yazılan şiirler Omer Mušić tarafından Boşnakça tercümeleriyle beraber yayımlanmıştır.
Köprünün her iki tarafında iki küçük kale mevcuttur. 3 Nisan 1452 tarihli bir Dubrovnik belgesinde, Vladislav Hercegović adındaki prensin babasına karşı ayaklandığında Blagaj’ı ve Neretva Köprüsü üzerindeki iki kaleyi zaptettiği nakledilmektedir. Kaleleri de Kanûnî Sultan Süleyman’ın yaptırdığını belirten Evliya Çelebi, 1664’te Mostar’ı ziyareti esnasında her birinin seksen muhafız tarafından korunduğunu ve bir dizdarın sorumluluğunda bulunduğunu söylemektedir. 1878’e kadar baruthâne olarak kullanılan soldaki Herceguša (Tara) adlı kalede mevcut kitâbede “Cisr benâsene 1566-67, “Kale benâsene 1087” (1676) ibareleri görülür. Čelovina (Halebinovka) adını Bosna Veziri Mostarlı Sarı Mustafa Paşa Çeliç’ten dolayı aldığı söylenen ve zemin katı hapishane olan sağ taraftaki kalede, “Kad temme fî sene 1737 yazılı olup bu kitâbe büyük ihtimalle XVIII. yüzyıldaki bir onarıma aittir. Her iki kale 1951’de esaslı bir şekilde restore edilmiştir. Evliya Çelebi, tabakhânenin kıyısındaki kalenin burcunda nehre bakan bir köşk bulunduğunu, burada devlet ricâli, ilim adamları ve ileri gelenlerin toplanıp sohbetler ve ilmî tartışmalar yaptığını belirtmektedir.
Kaynak: İslâm Ansiklopedisi