Molla Fenari
Molla Fenari, (Nisan 1350) doğdu. Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. Fenârî nisbesi hakkında kaynaklarda farklı görüşler bulunmaktadır. Bu nisbenin, Mâverâünnehir bölgesinde ya da Bursa civarında Yenişehir ile İnegöl yakınlarındaki Fenâr köyünden geldiğini söyleyenler bulunduğu gibi babasının fenercilik mesleğiyle ilgili olduğunu ileri sürenler de vardır. Kahire’de ondan icâzet alan İbn Hacer el-Askalânî’nin İbnü’l-Fenerî diye tanındığını belirtmesi, Zeynüddin el-Hâfî’nin halifesi İbn Gānim el-Kudsî’ye gönderdiği Arapça bir şiirinde kendisinden İbnü’l-Fenârî diye söz etmesi babasının da bu nisbeyle anıldığını göstermektedir. Açık bilgi bulunmaması sebebiyle kaynaklar bu rivayetleri nakletmekle yetinmiş, Uzunçarşılı ise bir gerekçe göstermeden Yenişehir ile İnegöl taraflarındaki Fenâr kasabasından olduğunu kaydetmiştir.
Molla Fenârî, ilk öğrenimini babasının yanında tamamladıktan sonra İznik’te Alâeddin Ali Esved’in derslerine devam etti. Hocasıyla arasında geçen ilmî bir tartışma yüzünden oradan ayrıldı ve Amasya’ya gitti. Amasya’da Cemâleddin Aksarâyî’nin öğrencisi oldu ve (1376) yılında kendisinden icâzet aldı. Ardından Seyyid Şerîf el-Cürcânî ile birlikte gittiği Kahire’de başta Ekmeleddin el-Bâbertî olmak üzere çeşitli âlimlerden şer‘î ilimleri tahsil etti; Bâbertî’den de icâzet aldıktan sonra Bursa’ya döndü. Yıldırım Bayezid tarafından Manastır Medresesi müderrisliği ve bunun yanı sıra (1393) Bursa kadılığı ile görevlendirildi. Bu vazifesini on yıl kadar sürdürdü. Ankara Savaşı’nın ardından Timur’un askerleri Bursa’yı ele geçirince, daha önce Yıldırım Bayezid’in esir alıp hapsettirdiği Karamanoğlu Alâeddin Bey’in iki oğlu II. Mehmed Bey ve Ali Bey hürriyetine kavuşmuş ve Timur tarafından Karamanlı ülkesinin yönetimine getirilmişti. Molla Fenârî de muhtemelen Mısır seyahati dönüşünde Konya ve Karaman’a uğradığında tanıştığı Mehmed Bey’le Karaman’a gitti. Orada on yıldan fazla bir müddet ders verdi. (1414) Bursa’ya döndü ve Çelebi Sultan Mehmed devrinde (1415) yılında ikinci defa Bursa kadılığına getirildi. (1419) çıktığı hac seyahatinden dönerken Kahire’ye uğradı ve el-Melikü’l-Müeyyed Şeyh el-Mahmûdî’nin isteğiyle bir süre orada kaldı. Kahire’de bulunduğu sırada dönemin önde gelen âlimleriyle ilmî müzakerelerde bulundu ve ders verdi. (1420) yılında Mısır’dan ayrılan Molla Fenârî, Kudüs’e uğradıktan sonra Bursa’ya döndü ve eski görevine devam etti. II. Murad tarafından (1425) müftülük vazifesine tayin edildi. Bu unvanı taşıyan kimsenin diğer ulemâya nisbetle önemli bir mevki işgal ettiği bilinmekle birlikte bazı kaynaklarda Fenârî’nin ilk şeyhülislâm olarak anılması, pâyitaht müftülük makamının XVI. yüzyılın ortalarında ulaştığı kurum hüviyetiyle kelimenin kazandığı “devletin bütün ilmiye sınıfının resmî mercii” anlamında düşünülmemelidir.
(1430) yılında yaptığı ikinci hac yolculuğunda da Kahire’ye uğrayan Molla Fenârî buradaki âlimlerle ilmî görüşmeler yaptı. Döndükten kısa bir süre sonra (15 Mart 1431) tarihinde Bursa’da vefat etti. Hüseyin Hüsâmeddin, bazı vakıf kayıtlarına ve kitâbelere dayanarak Molla Fenârî’nin (1434-35) öldüğünü kaydeder . Cenazesi kendi yaptırdığı caminin hazîresine defnedildi. Öğrencileri arasında oğlu Mehmed Şah Fenârî, Şehâbeddin İbn Arabşah, Kadızâde-i Rûmî, Kutbüddinzâde İznikî, Kâfiyeci, Emîr Sultan, Molla Yegân ve İbn Hacer el-Askalânî gibi âlimler bulunmaktadır.
Molla Fenârî, Osmanlı Devleti’nde tasavvufa ilgi duyan ilmiye mensuplarının önde gelenlerindendir. Tasavvuf kültürüne olan yakın ilgisi bazı eserlerinde açıkça görülür. Tasavvufî düşüncelerinin şekillenmesinde Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin tesiri vardır ve İbnü’l-Arabî’ye nisbet edilen Ekberiyye mektebinin görüşlerini Anadolu’da temsil eden âlimler arasında yer almaktadır. Babasından Sadreddin Konevî’nin Miftâḥu’l-ġayb’ını okumuş, daha sonra bu eseri şerhetmiştir. Fenârî ayrıca hem Miftâḥu’l-ġayb’ı hem de İbnü’l-Arabî’nin Fuṣûṣü’l-ḥikem’ini okutmuştur. Taşköprizâde, Fenârî’nin babasının Sadreddin Konevî’den Miftâḥu’l-ġayb’ı okuduğuna dair bir rivayet naklediyorsa da bu tarihen mümkün görünmemektedir. Konevî’nin ölüm tarihi (1274) göz önüne alınırsa Fenârî doğduğunda babasının 100 yaşlarında olması gerekir. Bu sebeple bizzat Konevî’den değil talebesinden veya talebesinin talebesinden okumuş olmalıdır. Kaynaklarda ayrıca Ebheriyye ve Rifâiyye tarikatlarından hilâfet aldığı ve Zeyniyye tarikatına da intisap ettiği kaydedilmektedir. Diğer taraftan Fahreddin er-Râzî ekolüne bağlı olup Râzî’nin geliştirdiği İbn Sînâcı sistemin Osmanlı geleneğine taşınmasında önemli rol oynamıştır.
Gerek devlet erkânının gerekse halkın saygı gösterdiği ve maddî durumu iyi olmasına rağmen sade bir hayat yaşadığı nakledilen Molla Fenârî geçimini sağlamak için ipekçilikle meşgul olmuştur. Taşköprizâde, Fenârî’nin vefat ettiğinde 10.000 ciltlik bir kütüphane bıraktığına dair bir rivayet kaydeder. Molla Fenârî, Kudüs’te bir medrese ile Bursa’da üç mescid ve bir medrese yaptırmış, (1430) tarihli vakfiyesiyle bunlara birçok emlâkini tahsis etmiştir . Oğullarından Mehmed Şah Fenârî de (ö. 1435 [?]) âlim olup çeşitli eserler telif etmiş, Yûsuf Bâlî ise (ö. 1436-37) müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuştur. Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfına tanınan imtiyazlar ilk defa II. Murad tarafından Molla Fenârî ailesine verilmiş, daha sonra bütün ilmiye ailelerine teşmil edilmiştir.
Eserleri. 1. ʿAynü’l-aʿyân (Tefsîru Sûreti’l-Fâtiḥa). İşârî tefsir türünün örneklerinden olup Karamanoğlu Mehmed Bey’e ithaf edilmiştir. Eserde tefsir usulüne dair geniş bir mukaddime yer almaktadır. Çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunan kitabın müellif hattı olduğu tahmin edilen nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır . İstanbul’da basılan (1325) eser üzerinde Zülfikar Durmuş, Şemsüddin Muhammed b. Hamza el-Fenârî’nin Hayatı ve Aynü’l-A‘yan Adlı Eserinin Tahlili adıyla yüksek lisans çalışması yapmıştır .
2. Taʿlîḳāt ʿalâ evâʾili’l-Keşşâf. Zemahşerî’nin el-Keşşâf adlı tefsirinin Fâtiha sûresiyle Bakara sûresinin bir bölümüne yazılmış ta‘lîkāttır .
3. Fuṣûlü’l-bedâyiʿ. Usûl-i fıkha dair bu eser müellifin en meşhur çalışmalarından biri olup iki cilt halinde basılmıştır .
4. Şerḥu’l-Ferâʾiżi’s-Sirâciyye. Hanefî fakihi Secâvendî’ye ait eserin en güzel şerhlerinden biridir .
5. Şerḥu Telḫîṣi’l-Câmiʿi’l-kebîr fi’l-fürûʿ. Hanefî fakihi Hılâtî’nin, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-Câmiʿu’l-kebîr’inin muhtasarı olan Telḫîṣü’l-Câmiʿi’l-kebîr adlı eserinin bir bölümünün şerhidir .
6. Şerḥu Fıḳhi’l-Keydânî .
7. Miṣbâḥu’l-üns beyne’l-maʿḳūl ve’l-meşhûd fî şerḥi Miftâḥi’l-ġayb. Sadreddin Konevî’ye ait eserin şerhi olup Muhammed Hâcevî tarafından neşredilmiştir . Bu neşirde Mirza Hâşim el-Üşkûrî, Âyetullah Humeynî, Seyyid Muhammed el-Kummî, Âgā Muhammed Rızâ Kumişeî, Hasanzâde Âmilî gibi şahısların ta‘lîkātına da yer verilmiştir. Ayrıca eseri Hâcevî Farsça’ya tercüme etmiştir . Âyetullah Humeynî’nin ta‘lîkātı ayrıca Dâvûd-i Kayserî’nin Fuṣûṣü’l-ḥikem şerhine yaptığı ta‘lîkātla birlikte yayımlanmıştır .
8. Şerḥu dîbâceti’l(muḳaddimeti’l)-Mes̱nevî (İstanbul 1288).
9. Sûfiyyenin Libâs ve Etvâr ve Meslekine Dair İtirâzâta Reddiye .
10. Taḥḳīḳu ḥaḳāʾiḳi’l-eşyâʾ ve deḳāʾiḳi’l-ʿulûm ve’l-ârâʾ (Risâle fi’t-taṣavvuf, el-Muḳaddimâtü’l-ʿaşere). Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’sinde yer alan ve “künnâ hurûfen âliyât” şeklinde başlayan beytin şerhi olup Muhammed Hâcevî tarafından yapılan Farsça tercümesiyle birlikte neşredilmiştir .
11. Taʿlîḳa ʿalâ Iṣṭılâḥâti’ṣ-ṣûfiyye. Kâşânî’nin eserine bir ta‘liktir .
12. el-Fevâʾidü’l-Fenâriyye. Esîrüddin el-Ebherî’nin Îsâġūcî (er-Risâletü’l-Es̱îriyye) adlı mantık kitabına yazılan şerhlerin en meşhurlarından olan eser Osmanlı medreselerinde son zamanlara kadar okutulmuştur . Bu şerh üzerine yapılan hâşiyeler arasında Kul (Kavil) Ahmed diye tanınan Ahmed b. Muhammed b. Hıdır’ın Ḳul Aḥmed’i ve Burhâneddin b. Kemâleddin Bulgarî’nin el-Fevâʾidü’l-Burhâniyye’si önemlidir. Molla Fenârî’ye ait şerhin mukaddimesi Mehmed Emin Şirvânî tarafından tahşiye edilerek Cihetü’l-vaḥde adıyla basılmıştır .
13. ʿAvîṣâtü’l-efkâr fi’ḫtibâri üli’l-ebṣâr. Kelâm, ferâiz, fıkıh ve âdâb olmak üzere dört bölümden meydana gelmektedir .
14. Ḥâşiye ʿale’ḍ-Ḍavʾ. Mutarrizî’nin nahiv ilmine dair el-Miṣbâḥ adlı eserine Tâceddin el-İsferâyînî’nin yaptığı şerh üzerine yazılmış bir hâşiyedir . Bazı araştırmacılar bu nüshanın Fenârî’ye aidiyetinin ihtiyatla karşılanması gerektiği görüşündedir .
15. el-ʿİşrûn ḳıṭʿa fi’l-ʿişrîne ʿilmen. Müellifin oğlu Mehmed Şah tarafından Şerḥu Manẓûmeti’l-elġāz li’l-fârih adıyla şerhedilmiştir.
16. Esâṣü’ṣ-ṣarf fî ʿilmi’t-taṣrîf. Mehmed Şah bu esere de Teʾsîsü’l-ḳavâʿid ḥarfen bi-ḥarf fî şerḥi maḳāṣıdı Esâsi’ṣ-ṣarf adıyla bir şerh yazmıştır.
Molla Fenârî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserlerinden bazıları da şunlardır: Şerḥu Muḫtaṣari’l-Mevâḳıf, Taʿlîḳāt ʿalâ Şerḥi’l-Mevâḳıf, Baḥs̱ fi’n-nâsiḫ ve’l-mensûḫ min tefsîri’l-Fâtiḥa, Ḥâşiye ʿalâ Ḥırzi’l-emânî, Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’ş-Şemsiyye, Risâle fî âdâbi’l-baḥs̱, Risâle fî mâhiyyeti’ş-şeyâṭîn ve’l-cin, Risâle fî menâḳıbi’ş-Şeyḫ ʿAlâʾiddîn en-Naḳşibendî, Şerḥu’l-Fevâʾidi’l-Ġıyâs̱iyye, Risâle fî ricâli’l-ġayb, Risâle fî beyâni vaḥdeti’l-vücûd, Mürşidü’l-muṣallî.
Bazı kaynaklarda (meselâ bk. Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 184) ve kütüphane kayıtlarında Molla Fenârî’ye nisbet edilen Ünmûẕecü’l-ʿulûm adlı eserin müellifin oğlu Mehmed Şah’a, Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi’l-Miftâḥ li’s-Seyyid (Taʿlîḳa ʿalâ Şerḥayi’s-Seyyid ve’s-Saʿd) isimli çalışmanın da Ali Fenârî veya Ali b. Fenârî’ye ait olduğu tesbit edilmiştir .