Veli Mahmud Paşa
Veli Mahmud Paşa’nın, kökeni üzerine hem Osmanlı hem Bizans kaynaklarında farklı görüşler mevcuttur. Bazı Osmanlı tezkirelerinde onun Sırbistan’ın Alacahisarlı bir bölgesinden geldiği öne sürülse de bu bilgi kesin kabul edilmemektedir. Bizans kaynaklarında ise etnik kökeni konusunda farklı değerlendirmeler yer almakta; kimileri onu Rum, kimileri Sırp ya da Bulgar asıllı olarak tanımlar.
Bazı menâkıbnâmelerde, babasının kasap olduğu ve Mahmud Paşa’nın gençliğinde bir rahip olduğu anlatılsa da, bu anlatım genellikle Kasabzâde Mahmud Bey ile karıştırılmasından kaynaklanır. Daha güçlü bir ihtimal olarak, babasının adının Michael Angelus olduğu ve bu ailenin Tesalya’daki Angelos hanedanıyla bağı bulunduğu ifade edilir. Kardeşi Michael Angelović, Sırp Despotluğu’nda üst düzey görevlerde bulunmuş önemli bir kişidir. Mahmud Paşa’nın adının, bir pençede “Mahmûd ibn Abdülhay” olarak geçtiği belgelenmiştir. Ayrıca Trabzon İmparatoru David’in saray görevlisi Georgios Amiroutzes ile teyze çocukları oldukları da bilinmektedir.
Osmanlı Sarayı’na Girişi
Mahmud Paşa’nın Osmanlı hizmetine nasıl girdiğine dair net bir bilgi bulunmasa da bazı anlatımlara göre, annesiyle birlikte memleketi olan Novo Brdo’dan Semendire’ye giderken Osmanlı kuvvetleri tarafından esir alındığı ve bu olayın 1427 civarında yaşandığı belirtilir. Esaret sonrası Edirne’ye getirilmiş ve burada eğitim görerek saray sistemine dahil edilmiştir. Eğitiminin ardından II. Mehmed’in tahta çıkışıyla ocak ağalığına yükselmiş, zamanla vezirlik makamına erişmiştir.
Askeri ve İdari Görevleri
Mahmud Paşa’nın ilk büyük görevlerinden biri, Zağanos Mehmed Paşa’nın görevden alınmasının ardından 1454 yılında vezirliğe atanmasıdır. İki yıl sonra, Belgrad Kuşatması sırasında şehit düşen Dayı Karaca Bey’in yerine Rumeli beylerbeyiliği görevine getirilmiş ve bu görevi sadrazamlıkla birlikte yürütmeye başlamıştır. Aynı dönemde Sırbistan üzerine düzenlenen seferi idare etmiş, Reseva, Kuruca, Ostrovica ve Rudnik kalelerini Osmanlı topraklarına katmıştır.
1458 sonrasında Mora’ya düzenlenen harekâtta görev almış ve Mistra Despotu Demetrius’u teslim olmaya ikna etmiştir. Bu başarılarının ardından Amasra, Sinop ve Trabzon seferlerine de katılmış; Sinop’ta bir suikasta uğrayıp yaralanmasına rağmen sefere devam etmiştir. Trabzon önlerinde, İmparator David’in teslim olmasında teyze oğlu Georgios Amiroutzes’in aracılığıyla önemli rol oynamıştır.
1462 yılında Eflak’a düzenlenen seferde büyük başarı göstermiş, ardından Osmanlı donanmasının başında Midilli Adası’nı almıştır. Bosna Seferi’nde de görev alan Mahmud Paşa, kral Stjepan Tomašević’i teslim olmaya razı etmiş ancak bu kararı padişahın onayı olmadan aldığı için tepki çekmiştir. Bu gelişmeden sonra Mora’ya gönderilmiş, Germe Hisarı’nı fethetmiştir. Ardından Venedikliler’in Midilli kuşatması haberi üzerine donanmayla adaya intikal etmiş ve Venedik kuvvetlerinin çekilmesini sağlamıştır.
Yayça’nın tekrar alınması için 1463 yılında görevlendirilmiş, Macar karşı harekâtı üzerine bölgeden çekilmiştir. 1465’te Venedik’le yürütülen diplomatik görüşmelerde yer almış, Karaman Seferi’nde padişahın yanında yer almıştır. Ancak bu seferde Pîr Ahmed’i yakalayamaması ve ardından Rum Mehmed Paşa’nın suçlamaları sonucunda sadrazamlıktan ve Rumeli beylerbeyiliğinden alınmıştır.
Bir süre Hasköy’deki çiftliğinde yaşamış, ardından Gelibolu sancak beyliği ve kaptan-ı deryalık görevlerine getirilmiştir. Eğriboz Seferi’nde başarılı olmuş ve adayı Osmanlı topraklarına katmıştır.
Uzun Hasan’ın Anadolu üzerine ilerlemesiyle 1472’de tekrar sadrazamlığa getirilmiş ve Otlukbeli Meydan Savaşı’nda Osmanlı zaferinde büyük pay sahibi olmuştur. Ancak savaş sonrasında Akkoyunlu ordusunun takibini gerçekleştirmemesi, bazı ihmaller ve Şehzade Mustafa ile arasındaki kişisel meseleler nedeniyle gözden düşmüş; İstanbul’a çağrıldıktan kısa süre sonra Yedikule’de hapsedilip idam edilmiştir.
Edebi Kimliği ve Kültürel Katkıları
Mahmud Paşa, edebî yönüyle de tanınmış; şiirlerinde “Adnî” mahlasını kullanmıştır. Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşan bir divanı vardır. Döneminde birçok yazar ona eserlerini ithaf etmiştir. Enverî’nin Düstûrnâmesi, Şükrullah’ın Behcetü’t-tevârîhi ve Musannifek olarak bilinen Alâeddin Ali el-Bistâmî’nin Tuḥfe-i Mahmûdiyyesi bunlar arasındadır. Şiirleri daha çok terbiyevî ve lirik niteliktedir. Nazım yanında nesirde de güçlü bir kaleme sahip olduğu belirtilmektedir.
Hayratları ve Vakıfları
Mahmud Paşa’nın pek çok şehirde inşa ettirdiği hayır eserleri, onun sosyal yönünü ortaya koymaktadır. İstanbul’da kendi adıyla anılan semtte bir cami, türbe, medrese, imaret, hamam, mektep, han ve çarşı yaptırmıştır. Ayrıca Ankara, Edirne, Bursa, Hasköy ve Sofya gibi şehirlerde de cami, bedesten, hamam, medrese ve hanlar inşa ettirmiştir. Bu yapılar için geniş vakıf düzenlemeleri yapmış, Çatalca, Silivri ve Kırklareli gibi bölgelerdeki köyleri bu eserlerin yaşatılması amacıyla bağışlamıştır.
Sonuç
Veli Mahmud Paşa, Osmanlı tarihinin en parlak ama aynı zamanda trajik figürlerinden biridir. Hem askerî dehası, hem idari tecrübesi hem de edebî kabiliyetiyle öne çıkmış; ancak saray entrikaları ve siyasi dengeler nedeniyle hayatı hazin bir sonla noktalanmıştır. Halk arasında “velî” sıfatıyla anılması, onun adaletli, cömert ve halk nezdinde sevilen bir kişilik olduğunun işaretidir.
Makale: Ahmet Koç
Kaynak: www.devletialiyyei.com
- Mahmut Paşa Türbesi
- Mehmed: Fetihler Sultanı Dizisinde Mahmud paşa’yı çanlandıran Gürkan Uygun