İbrahim Sarım Paşa

İbrahim Sarım Paşa, İstanbul’da doğdu. Ayasofya türbedarlarından Kadı Hâfız Mûsâ Efendi’nin oğludur. İlk eğitimini babasından aldıktan sonra Dîvân-ı Hümâyun Kalemi’ne girdi. Çalışkanlığıyla Reîsülküttâb Süleyman Necip Efendi’nin dikkatini çekti ve onun kızıyla evlendi.

Kısa süre içinde hâcegânlık rütbesi aldı, Âmedî Odası halifeliğine getirildi. Nisan 1829’da başmukātaacılığa tayin edildi.

İbrahim Sarım Paşa aynı yılın kasım ayında Halil Rifat Paşa’nın maiyetinde başkâtip olarak Rusya’ya gönderildi. Dönüşünde Küçük Evkaf Kalemi muhasebecisi oldu (Mart 1831). Ocak 1833’te Kavalalı Mehmed Ali Paşa ile görüşmek için Mısır’a giden Dîvân-ı Hümâyun âmedcisi Mustafa Reşid Bey’e vekâlet etti. Aynı yıl bu görevin yanında ikinci defa başmukātaacılığa, 9 Mayıs 1834’te kaptan paşanın kapı kethüdâlığına ve ardından aklâm-ı seb‘a hocalığına getirildi.

İbrahim Sarım Paşa 30 Aralık 1834’te Beylikçi Mehmed Nûri Efendi’nin Londra sefâretine tayini üzerine beylikçilik vekâletine tayin edildi. Bu görevinin yanı sıra, Mısır meselesinde Mehmed Ali Paşa’nın niyetini anlamak ve iki taraf arasında uzlaşma sağlamak amacıyla Aralık 1836’da Mısır’a gönderildi. Buradaki temasları sonucu Mehmed Ali Paşa’nın düşünceleri daha açık bir şekilde ortaya çıktı.

İbrahim Sarım Paşa İstanbul’a dönünce asaleten beylikçiliğe getirildi. 20 Haziran 1837’de İngiltere Kralı IV. William’ın ölümünden sonra yerine yeğeni Victoria tahta geçtiğinde beylikçilik uhdesinde kalmak üzere Londra büyükelçiliğine tayin edildi.

İbrahim Sarım Paşa’ya böylesine önemli bir görevin verilmesinin sebebi, bu sırada devleti meşgul eden Mısır meselesi hakkındaki bilgisi dolayısıyla İngiltere’nin bu konuda yardımını temin edebilme ihtimaliydi. Büyükelçiliği sırasında Mısır ve Cezayir meselelerinde İngiltere’nin desteğini almaya çalıştı. Bir yıl sonra görevini Mustafa Reşid Paşa’ya bıraktı. Henüz Londra’da iken Dâr-ı Şûrâ-yı Bâbıâlî üyeliğine ve ardından Dahiliye müsteşarlığına tayin edildi. Müsteşarlığın yanında vekâleten Meclis-i Umûr-ı Nâfia başkanlığına getirildi. 9 Eylül 1839’da sadâret müsteşarı, 10 Ekim’de Sultan Abdülmecid’in tahta çıkışını İran şahına haber vermek üzere İran büyükelçisi oldu. Yaklaşık bir yıl süren bu görevi esnasında bir süreden beri İran’la devam eden sınır ihlâlleri meselesini ele aldı. Kısa bir müddet sonra birinci rütbe ile Sayda defterdarlığına tayin edildiyse de görev yerine gitmeden sağlık sorunlarını bahane ederek istifa edince Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye üyeliğine seçildi.

İbrahim Sarım Paşa 13 Haziran 1841’de Ticaret nâzırlığına getirildi. 13 Aralık’ta nezaretin İstanbul Gümrük Emaneti’ne bağlanmasının ardından Hariciye nâzırlığına nakledildi. Yaklaşık bir buçuk yıl süren bu görevinde Lübnan’daki Dürzî-Mârûnî çatışması ve çifte kaymakamlığın kurulması meseleleriyle Fransa’nın Tunus üzerindeki emelleri ve Sırbistan’da yaşanan idarî sorunları çözüme kavuşturmak amacıyla çalıştı. 9 Nisan 1843’te bu görevden alındı ve yeniden Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye üyeliğine getirildi. 16 Kasım 1844’te ikinci defa tayin edildiği Londra büyükelçiliği esnasında İran’la sınır sorunları, Lübnan’daki Dürzî-Mârûnî çatışması, Fransa’nın Cezayir’i işgali ve Yunanistan’ın sınırda Osmanlı aleyhindeki faaliyetleri gibi konularla ilgilendi. Ertesi yıl Paris büyükelçiliğine getirildiyse de henüz bu görevine başlamadan ikinci defa Ticaret nâzırlığına tayin edildi. Aynı yılın temmuz ayında Meclis-i Umûmî üyeliğine, ağustosta gümrük eminliğine, ekim ayında ise tekrar sadâret müsteşarlığına getirildi. 17 Şubat 1847 tarihinde müşirlikle vezâret rütbesi verilerek Maliye nâzırı oldu, ancak bir yıl sonra azledilip Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye başkanlığına tayin edildi. 30 Nisan 1848’de sadrazam oldu. Avrupa’da yaşanan 1848 ihtilâllerinin Balkanlar’a etkisini azaltmak amacıyla bazı tedbirler aldı. Fakat Mustafa Reşid Paşa ile aralarındaki sorunlar yüzünden bu görevi uzun sürmedi, üç ay sonra azledildi. 2 Eylül 1849’da tayin edildiği Bursa valiliği iki yıl sürdü. 6 Şubat 1853’te Trabzon valiliğine gönderildi. Bir süre sonra, yaklaşan Osmanlı-Rus savaşı yüzünden stratejik bir mevkide bulunan Trabzon’a askerî meseleleri bilen bir valinin tayin edilmesi gerektiğini bildirerek İstanbul’a dönmek istedi. Döndükten bir yıl sonra 30 Ağustos 1854’te vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı Miskinler Tekkesi’nin yanına gömüldü. Sârım Paşa elçilik, nâzırlık, valilik ve sadrazamlık gibi önemli görevlerde bulunmasına rağmen Bursa valiliği dışında hiçbirinde bir yıldan fazla kalamadı. Bu yüzden bir makamın meselelerine hâkim olamadan diğerine gönderildi ve sadrazamlığa kadar yükselmesine rağmen etkisiz bir devlet adamı olarak kaldı.

Kaynak: İslâm Ansiklopedisi