Hadım Sinan Paşa

Hadım Sinan Paşa, Dubrovnik belgelerine göre aslen Bosnalıdır. Hadım olduğu için Habeşli olmayan harem ağalarının bulunduğu Akağalar Ocağı’na alındı. Daha sonra sancak beyliğiyle saraydan çıkarıldı ve çok geçmeden Bosna sancak beyliğine getirildi. Yavuz Sultan Selim, İran seferi için İstanbul’dan ayrılıp Maltepe konağına geldiğinde Anadolu Beylerbeyi Mustafa Paşa’yı görevden alarak yerine Hadım Sinan’ı getirdi (23 Nisan 1514). Sinan Paşa, emrindeki Anadolu askeriyle Seyitgazi yakınında Akçaviran konağında “alay gösterdi.” Ordu 10 Temmuz’da Akşehir sahrası Güzeller çayırında konaklayınca karakol hizmetine tayin edilerek ileriye gönderildi.

Çaldıran’da, Osmanlı klasik savaş düzeni gereği Sinan Paşa beylerbeyilik kuvvetleriyle ordunun sağ kolunda görev aldı. (23 Ağustos 1514) savaş başladığı zaman Safevî kuvvetlerinin solunda yer alan Diyarbekir hâkimi Ustaclu Mehmed Han’ın (Ustacluoğlu Mehmed) hücumuna uğradı. Fakat toplarla tam zamanında ateş açtırıp Safevî kuvvetlerini bozdu; bu arada Ustacluoğlu Mehmed yakalanıp öldürüldü. Çaldıran Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasında büyük payı olan Hadım Sinan Paşa, 25 Ağustos’ta toplanan divanda savaş sırasında hayatını kaybeden Hasan Paşa’nın yerine Rumeli beylerbeyiliğine getirildi.

Çaldıran dönüşünde yiyecek sıkıntısı çekilmemesi için Rumeli ve Anadolu beylerbeyilerine kışı Amasya’da geçirmeleri emri verilmişti. 1515 yılı baharında Sinan Paşa Dulkadıroğulları ülkesini zaptetmekle görevlendirildi. Zira Osmanlılar’ın desteğiyle Dulkadıroğulları Beyliği’ni ele geçiren Alâüddevle Memlükler’le de anlaşarak ikili bir siyaset takip etmiş, böylece II. Bayezid döneminde Memlükler’le yapılan savaşlarda olumsuz bir rol oynamıştı. Yavuz Sultan Selim Şah İsmâil üzerine yürürken kendisini sefere çağırdığı halde buna katılmamış, üstelik Osmanlı ikmal kollarına saldırmıştı. Bu sebeple Çaldıran dönüşünde, Osmanlı hizmetinde bulunan eski Dulkadır beylerinden Şehsuvar’ın oğlu Ali Bey, Kayseri ve Bozok sancakları kendisine tevcih edilerek Dulkadriye sınırına gönderilmişti. Sıkışan Alâüddevle, Memlük Sultanı Kansu Gavri’ye başvurup korunmasını istedi. Kansu Gavri de Osmanlı padişahına bir elçi göndererek Şehsuvaroğlu Ali Bey’in o yöreden alınmasını talep etti. Bu durumda Dulkadıroğulları problemini kesin olarak çözmeye karar veren Yavuz Sultan Selim, 5 Haziran 1515’te Sivas’ta Hadım Sinan Paşa’yı serasker tayin edip Alâüddevle üzerine gönderdi. Yanında Şehsuvaroğlu Ali Bey olduğu halde 10.000 kişilik bir kuvvetle Dulkadıroğulları topraklarına giren Sinan Paşa, 12 Haziran 1515’te Göksun yakınlarında cereyan eden savaşta Alâüddevle’yi bozguna uğrattı. Ele geçirilen Alâüddevle, dört oğlu ve otuz kadar ileri gelen Dulkadır beyi öldürüldü. Yavuz Sultan Selim, oğlu Süleyman’a gönderdiği Kemah ve Dulkadriye fetihnâmesinde Sinan Paşa’nın hizmetinden övgüyle söz ettiği gibi, 18 Haziran’da Göksun çayırında toplanan divanda Sinan Paşa’yı Dukakinzâde Ahmed Paşa’nın katlinden sonra boş kalan vezîriâzamlığa getirdi.

Sinan Paşa’nın bu ilk sadâreti çok sürmedi. Yavuz Sultan Selim, doksan yedi gün sonra  (23 Eylül 1515) Hersekzâde Ahmed Paşa’yı beşinci defa sadârete getirdi; Sinan Paşa’nın gönlünü almak için de kendisine nakit para verip kılıç ve kaftan hediye etti. Ancak Çaldıran’da yenilen Safevîler’in Doğu Anadolu’da yeniden hâkim olmak için sarfettikleri çabalar ve elde ettikleri bazı başarılara öfkelenen Yavuz Sultan Selim Hersekzâde Ahmed’i görevden aldı ve Hadım Sinan Paşa’yı ikinci defa sadârete getirdi (26 Nisan 1516). Onun bu ikinci vezîriâzamlığı Ridâniye’de şehid olmasına kadar dokuz ay sürmüştür.

Sinan Paşa, sadârete getirilişinin hemen ardından Güneydoğu Anadolu bölgesinde Osmanlı hâkimiyetini sağlamak için Diyarbekir yöresi seraskerliğiyle görevlendirildi. 28 Nisan’da İstanbul’dan ayrılıp 40.000 kişiyle Elbistan’a vardığında sınırdaki Memlük ümerâsına mektuplar yazarak Fırat’ı geçmek istediğini bildirdi. Fakat onlardan olumlu cevap alamadığı gibi Kansu Gavri ile Şah İsmâil arasında iş birliği bulunduğunu anladı ve durumu padişaha arzetti. Esasen 4 Haziran’da İstanbul’dan yola çıkmış olan Yavuz Sultan Selim mektubu alınca Filçayırı konağında divanı toplayarak Memlük sultanına karşı savaş açılmasını kararlaştırmış, Hadım Sinan Paşa’ya da Fırat üzerinde köprüler kurup padişahı beklemesi emredilmişti.

Padişah 23 Temmuz’da Elbistan önlerinde Sinan Paşa ile buluştu. Çeşitli bölgelerden gelen eyalet askerleriyle Mengli Giray’ın oğlu Sa‘d Giray kumandasındaki Kırım kuvvetleri de burada orduya katıldı. Bu arada ordugâha gelen Memlük elçisi geri gönderildi ve Memlük sultanının Halep’ten çıkıp iki menzil ilerideki Hz. Dâvûd Türbesi önünde Mercidâbık’ta karargâh kurduğu öğrenilince oraya hareket edildi. İki ordu  (24 Ağustos 1516) günü karşılaştı. Yavuz Sultan Selim her zaman olduğu gibi merkezde, Sinan Paşa ise sağ kolda yer aldı. Sinan Paşa’nın karşısında Memlükler’in sol koluna kumanda eden Hayır Bey bulunuyordu. Savaş Osmanlılar’ın galibiyetiyle sonuçlandı, Kansu Gavri de bu savaşta öldü. Halep, Hama, Humus ve Şam ele geçirildi; böylece bütün Suriye zaptedilmiş oldu.

Gereken idarî tedbirleri almak için uzun süre Şam’da kalan padişah, 1 Aralık 1516’da Hadım Sinan Paşa’yı bir miktar askerle Gazze üzerine gönderdi. Cisriyâkub, Taberiye gölü, Remle üzerinden Gazze’ye varan Sinan Paşa, Canbirdi Gazâlî kumandasındaki Memlük kuvvetleriyle 21 Aralık’ta şehrin güneybatısında Hanyûnus mevkiinde karşılaştı. Savaşta Canbirdi yenildi, Memlük beylerinden birçoğu öldürüldü. Zafer haberi Şam’dan hareket etmiş olan padişaha Halhuliye Yurdu’nda ulaşmış, toplar atılarak şenlikler düzenlenmiş ve müjdeyi getiren Kethüdâ Hasan’a 80.000 akçelik zeâmet verilmişti.

Yavuz Sultan Selim 3 Ocak 1517’de Gazze’ye ulaşarak Sinan Paşa ile buluştu. Kahire üzerine hareket edilince Sinan Paşa bir miktar askerle ileriye gönderildi. Çöl geçilip Birketülhuccâc’a varıldığında urbânın giriştiği bir baskın hareketi Sinan Paşa’nın gayretiyle püskürtüldü (22 Ocak 1517).

Mısır’ın Osmanlı topraklarına katılması ile sonuçlanan ve(23 Ocak 1517) tarihinde cereyan eden Ridâniye Savaşı’nda Hadım Sinan Paşa yine sağ kolda yer aldı. Yeni Memlük sultanı Tomanbay bütün kuvvetleriyle Yavuz Sultan Selim’in bulunduğu merkeze saldırdı. Orada başarılı olamayınca da sağ kola yöneldi. Göğüs göğüse çarpışmaya dönüşen bu mücadelede Sinan Paşa yaralandı, otağına götürüldüğünde de vefat etti. Naaşı zaferin kazanılmasının ertesi günü Şeyh Demirtaş Zâviyesi’ne gömüldü, Yavuz Sultan Selim de üzerine türbe yapılmasını emretti.

Akağalar içinden vezîriâzamlığa kadar yükselen devlet adamlarının ikincisi olan Sinan Paşa cesareti, dürüstlüğü ve görevine bağlılığı ile tanınmıştır. Yavuz Sultan Selim gibi çok sert bir padişaha hizmet ederken onun gazabına uğramamış olması sadakati kadar iyi bir yönetici olduğunu da göstermektedir. Bundan dolayı padişah kendisini kaybetmekten dolayı çok üzülmüş ve bunu, “Gerçi Mısır’ı aldık ama Sinan’ı kaybettik” sözleriyle ifade etmiştir. Sinan Paşa’dan boşalan sadâret makamına da ancak on gün sonra Vezir Yûnus Paşa’yı getirmiştir.

Kaynak: İslâm Ansiklopedisi