Canbolatoğlu İsyanı

Canbolatoğlu İsyanı, Canbolatoğlu İsyanı, hükümetin zor durumda bulunuşunu fırsat bilen Canbolatoğlu’nun isyanıdır.

Trablusşam Hâkimi Seyfoğlu Emîr Yûsuf üzerine yürüyüp onu mağlûp etti ve şehri kuşatma altına aldı. Seyfoğlu’ndan büyük paralar alarak ve onunla akrabalık kurarak anlaşma yaptıktan sonra Şam askeriyle olan eski düşmanlığı sebebiyle onlarla mücadeleye girişip galip geldi. Halkın bütün mal ve mülküne el koydu. Buradan Halep’e yürüdü ve iki zafer daha kazandı. Artık Osmanlı idaresine kafa tutabilecek güce eriştiğini düşünen Canbolatoğlu Ali Paşa bölgede istiklâlini ilân etti. Halep hazinesine el koyarak Osmanlı ordusuna benzer şekilde atlı ve piyade askerinden oluşan iki ayrı ordu kurdu. Piyade askerini tıpkı yeniçeriler gibi 162 bölüğe ayırıp her birinin başına birer çorbacı getirdi. Ayrıca bunlara 3’er akçe ulûfenin yanı sıra terakkî ve yevmiye de veriyordu. Bundan başka üç ayda bir postal, koyun akçesi, barut, fitil ve kurşun dağıttırıyordu. Topladığı tüfekli asker sayısı 16.700 kadardı. Atlı askeri ise kapıkulu süvarisi tarzında olup sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Sayıları da 18.000’i buluyordu. Bir devlet reisi gibi davranarak adına hutbe okutup para bastıran Canbolatoğlu Toskana hükümdarı ile münasebet kurduğu gibi diğer Avrupa devletleriyle de haberleşmeye başladı.

Bu sırada Anadolu’da büyük bir karışıklık hüküm sürüyordu. Celâlîler’den Kalenderoğlu Mehmed, Kara Said, Tavil Ahmedoğulları, Cemşid, Tavil Halil ve kardeşi Meymun, Muslu Çavuş ve Yûsuf Paşa gibi âsiler hükümeti oldukça zor bir duruma sokmuşlardı. Bunlardan Cemşid Canbolatoğlu’na tâbi olup Adana’yı işgal ederek buraya vali olmuştu. Nihayet isyanları bastırmakla Kuyucu Murad Paşa görevlendirildi ve vezîriâzamlığa getirildi (11 Aralık 1606). Murad Paşa Haziran 1607’de doğruca Canbolatoğlu’nun üzerine yürüdü. Âsi Kalenderoğlu’na Ankara sancak beyliğini verip Orta Anadolu’da sükûneti sağladıktan ve bazı azılı Celâlîler’i bertaraf ettikten sonra Halep’e yöneldi. Bakras derbendi civarında Canbolatoğlu’nun pusu kurduğunu anlayınca Arslanbeli istikametinden Güğercinlik sahrasına vardı ve oradan Oruç ovasına ulaştı. Bu arada Canbolatoğlu’nun Murad Paşa’ya mektup göndererek barış istediği rivayet edilmektedir.

Oruç ovasında iki taraf arasında şiddetli bir mücadele başladı 24 Ekim 1607. Lübnan’ın Dürzî reisi Ma‘noğlu Fahreddin ile birlikte hareket eden Canbolatoğlu 30.000’den fazla tüfekli askeriyle önce Osmanlı kuvvetlerini zor durumda bıraktı. Asker bozulmak üzere iken Murad Paşa ve Rumeli Beylerbeyi Tiryâkî Hasan Paşa’nın ileri atılmasıyla yeniden âsilerin üzerine saldırdılar ve onları mağlûp ettiler. Bu sırada Canbolatoğlu Ali Paşa önce Kilis’e, oradan Halep’e kaçtı. Bu hadise üzerine ordu defterdarı Bâkî Paşa, “Bin on altıda kırıldı sekbân” mısraı ile tarih düşürmüştür.

Mağlûp olan Canbolatoğlu Halep’e varır varmaz şehri yağmalayarak halka eziyet etti. Diğer taraftan Canbolatoğlu’nun müttefiki Ma‘noğlu Fahreddin ise Dürzî ordusu ile Şakif Kalesi’ne kaçtı. Canbolatoğlu Ali Halep’te barınamayarak Anadolu’ya geçti ve maiyetindeki 140 kişi ile Eskişehir’e kadar geldi. Yanında bulunan ihtiyar amcası Haydar Bey’i af dilemek üzere İstanbul’a gönderdi. Bu sırada Anadolu’da isyan halinde bulunan Kalenderoğlu, kendisine katılması için haber gönderdiyse de Canbolatoğlu bu teklifi reddetti. İstanbul yolunda iken affedildiğini öğrendi ve derhal şehre girerek padişahın huzuruna çıktı. Sultan I. Ahmed ona Tımışvar beylerbeyiliğini verdi. Canbolatoğlu’nun yanında getirdiği yeğeni Mustafa henüz küçük yaşta olduğu için saray hizmetine alındı. Tımışvar’a giden Ali Paşa ise yeniçeriler ve şehir halkıyla geçinemeyerek Belgrad’a kaçtı ve burada Vezîriâzam Murad Paşa’nın emriyle idam edildi (1611).

Kaynak: İslâm Ansiklopedisi