Yunan İsyanı (1821-1829)
Yunan İsyanı (1821-1829), Yunanlıların Osmanlı egemenliği ve isyan bölgelerindeki Müslüman halka karşı başlattığı, 1821-1829 yılları arası süren ve Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanan bağımsızlık savaşıdır.
Yunan İsyanı (1821-1829), Yunan İhtilali veya Yunan Devrimi, Yunanlıların Osmanlı egemenliği ve isyan bölgelerindeki Müslüman halka karşı başlattığı, 1821-1829 yılları arası süren ve Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazanmasıyla sonuçlanan bağımsızlık savaşıdır. 1832 yılında imzalanan İstanbul Antlaşması ile Yunanistan’ın bağımsız bir ülke olarak tanınmasıyla sonuçlanmış bağımsızlık sürecidir.
Bağımsızlık süreci Mora Yarımadası’nın güneyindeki Mani burnunda yaşayan Yunanların 17 Mart 1821’de Osmanlılara karşı ayaklanarak 23 Eylül’de Tripoliçe’yi ele geçirmeleriyle başladı. Şehrin düşmesiyle Türk ve Yahudi sakinlerin öldürüldüğü Tripolice Katliamı patlak verdi. Ayaklanmada Osmanlı Devleti’nden bağımsızlık isteyen Yunan aydınlarının kurduğu Filiki Eterya derneği de rol oynadı. Uzun bir süre kanlı mücadelelerle devam eden ayaklanma, 1829 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Yunanlar lehine müdahele ederek Navarin Deniz Muharebesi’nde Osmanlı Devleti’ni büyük bir yenilgiye uğratmaları sonucu Yunanların lehine dönüştü. Osmanlılar 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nı kaybederek 1829 yılında Rusya’yla imzaladıkları Edirne Antlaşması’yla Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul ettiler. Daha sonra temmuz 1832’de Yunanların adına müdahele etmiş olan Avrupa’nın 3 büyük gücü ile imzaladıkları İstanbul Antlaşması ile bağımsız Yunanistan’ın sınırlarını ve statüsünü garanti altına almışlardır. Böylece Yunanlar, Osmanlı idaresi altında bağımsızlık kazanan ilk millet olmuştur. Yunan bağımsızlığının yıldönümü olan 25 Mart 1821 Yunanistan’da ulusal tatil günüdür.
18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa ülkelerinin ekonomik ve askeri gücünün artması ve Avrupa’da milliyetçilik akımlarının yayılmasıyla (büyük bir nedeni Fransız İhtilali) Balkanlardaki Hristiyan milletleri derinden etkilemiş, Osmanlı Devleti’nin gücü azalmış, Yunan milliyetçiliği önem kazanmıştır. Avrupa’daki liberal çevrelerin Yunan bağımsızlığına gösterdiği sempati ve güçlü bir Yunan orta sınıfının ortaya çıkışı milliyetçi harekete geniş bir temel kazandırırken, Osmanlı merkezi yönetiminin giderek zayıflaması Yunan siyasi çevrelerine belirli bir hareket serbestliği kazandırdı. 1790’larda Viyana merkezli olarak ortaya çıkan Yunan milliyetçiliği daha sonra Paris’e taşınmış ve 1821’deki isyana giden yolda en önemli süreç olmuştur. Daha sonra bağımsızlığın fikri kahramanı haline gelecek olan Rigas Fereos ve Adamantios Korais bu süreçteki en önemli iki filozoftur.
Rigas Fereos (1757-1798), Avrupa Aydınlanması ve Fransız Devrimi’nin etkisi altında hürriyet, eşitlik ve kardeşlik ilkelerini benimsemiş ve Yunanların öncülüğünde Balkan halklarının Osmanlı İmparatorluğu’ndan kurtuluşu için mücadele vermiş en önemli Yunan aydınıdır. Osmanlı İmparatorluğu içerisinde demokratik bir devrim gerçekleştirilmesi idealini dile getirmiştir. Anayasa çalışmaları yapmış; temelde Osmanlı’daki bütün milletlerin eşit bir şekilde bir arada yaşayacakları bir düzenden bahsetmiş ve Osmanlı Sultanını ‘tiran’ olarak tanımlamıştır. Osmanlı’da, Fransa’dakine benzer bir devrim hareketi gerçekleştirilmesini ve çok uluslu demokratik yapıda bir devlet kurulmasını savunmuştur. Çok önemli devrim şiirleri yazmış olan Fereos, Montesquieu’nin De l’esprit des lois (Kanuların ruhu) adlı eserini çevirdi ve Napolyon Bonapart ile temas kurup güneydoğu Avrupa’ya özgürlük getirmesi için onu teşvik etmeye çalışmıstı. Ancak, bu dönem 1790’larda III. Selim döneminde Osmanlı diplomasisinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Osmanlı diplomasisi Avrupalı devletler nezdinde etkin hale gelmeye başlamış; Osmanlı aleyhine gelişen fikir akımlarına karşı Avrupa’da önlemler alınmıştır. Bunun sonucunda, o dönemde Osmanlı’daki Hristiyan azınlıkları kollayan Avrupa devletlerinin politikalarıyla çelişen bir şekilde 1798’de Avusturya, Rigas Fereos’u ve sekiz Yunan cumhuriyetçiyi yakalayıp Osmanlı’ya teslim etmiş ve Rigas Fereos kırk gün işkence edildikten sonra idam edilmiştir. Rigas Fereos’un Yunan Aydınlanmasına ve Yunan millî hareketine paha biçilmez katkısı ve onun idam edilmesi, 1821 isyanına giden süreçte Yunanlar için ulusal bir kahraman haline gelecektir.
Adamantios Korais, Rigas Fereos’un devrimci fikirlerini daha ileriye taşıyarak bağımsız Yunanistan’ın felsefi arka planını oluşturmuştur. Sakız kökenli, 1748 yılında İzmir doğumlu Adamantios Korais, genç yaşta Amsterdam’da ve Paris’te yaşamış ve okumuş, Fransız Devrimi’ni yakından izlemiş ve o dönemin aydınlarıyla ilişki kurmuştu. Antik Yunan Edebiyatı konusunda araştırmalar ve siyasal polemikler ama aynı zamanda edebi metinler de yazmıştır. 1821 Yunan İsyanı’na giden süreçte Korais, özellikle Fransa’daki Yunan cumhuriyetçileri örgütleyerek Kardeşlik Bildirisi ve Savaş Çağrısı gibi risaleleriyle Osmanlı yönetimine sert saldırılardı bulunmuş ve bağımsız bir Yunanistan’ın kurulmasını önermeye başlamıştır.
Yunan aydınlanmacılarının, Aydınlanma ve Fransız Devrimi doktrinlerini özümsemeleri ve kendi halklarına kabul ettirmelerindeki rolü çok önemli ve son derece etkindi. Yunan Aydınlanması’na Fereos ve Korais gibi isimlerin yanı sıra Sakız Adası’nda doğmuş “Yunan Halkının Büyük Öğretmeni” Neofitos Vamvas, Antimos Gazis, Evgenios Vulgaris, İosipos Misyodakas ve Dimitrios Katarcis gibi önde gelen Yunan aydınları büyük katkıda bulundu. 1810’larda Yunan ulusal bilincinin güçlendiği bir dönem yaşanmıştır.
Yunanlar, Osmanlı Devletine karşı başlatacakları isyanı yönetmek amacıyla Filiki Eterya adlı gizli cemiyeti kurdular. Filiki Eterya 1814 yılında Emmanuil Ksantos, Nikolaos Skufas ve Atanasios Tsakalof adlı üç genç Yunan tarafından, o zamanki Rusya’da günümüzde Ukrayna’nın sınırları içinde kalan Odessa kentinde kuruldu. Amacı Yunan bağımsızlık hareketini gerçekleştirmek olan bu dernek özellikle Osmanlı topraklarında yaşayan Rumları kışkırtmak için düzenlediği toplantılarda şu kararları aldı:
1. Merkezi Atina’da bulunan Filmusos Cemiyeti, Filiki Eterya’ya bağlanarak, bu cemiyetin batı kültürü almış Yunan gençlerinden yaralanılacak
2. Örgütlenebilmek için gerekli maddi olanakların sağlanması yolunda yeni ticaret şirketleri açılacak
3. Yunan tüccarlarının, ünlü ve etkili ailelerin, kilisenin tanınmış din adamlarının örgüte katılması sağlanacak.
Bu kararlarda birleşen cemiyetin merkezi 1818 yılında İstanbul’a taşındı. 12 Nisan 1820 tarihinde yapılan toplantıda, cemiyetin başkanlığına Fenerli Rum İpsilantis Ailesi’nin üyesi, Rus ordusunda yüksek rütbeli subay ve Çar I. Aleksandr’ın yaveri olan Aleksandros İpsilantis seçildi. Filiki Eterya, temsilcilerini tüm Yunanistan’a gönderip isyan hazırlayıcı hareketleriyle Yunan halkını birleştirerek, Yunan İsyanı’nın başlamasında son derece etkin bir rol oynamıştır.
Aynı dönemde milliyetçi hareketi içinde sınıflara ve bölgelere dayalı farklı eğilimler de belirmeye başladı. Soylular ve Rusya’ya bağlı güç odakları dışında, din adamlarının etkin olarak katıldığı köylü hareketi ve adalardaki varlıklı tüccarların desteklediği bağımsızlık hareketi de siyasi sahneye çıktı. Bu farklı eğilimleri biçimlendiren bir etken de büyük devletlerin Yunan milliyetçilerini yanlarına çekme girişimleriydi. Filiki Eterya silahlı bir ayaklanma hazırlığına yöneldi. Venedik yönetiminin ardından birkaç kez el değiştirdikten sonra İngiliz korumasına girmiş olan İon Adaları da anakaradaki siyasi örgütlenmenin bir sığınağı durumuna geldi. Rumeli’deki Rus nüfuzundan rahatsızlık duyan Avusturya doğuya yayılma politikasının bir parçası olarak Yunan milliyetçiliğine destek veren bir başka güç konumuna girdi. Yunanların bağımsız bir devlet kurma hedefiyle ayaklanmasını sağlayan asıl etken ise, bölgede fiili bir özerklik elde etmiş olan Tepedelenli Ali Paşa ile Osmanlı kuvvetleri arasında Mart 1820’de başlayan çatışma oldu. Yunan ayaklanmasına Markos Boçaris gibi birkaç Arvanit komutan önderliğinde Osmanlıya karşı savaşmıştır.
Bu çatışma sürerken 1821 ilkbaharında Mora’da patlak veren Yunan ayaklanması kısa sürede Orta Yunanistan ve Girit’e de sıçradı. Ayaklanmacılar önemli mevziler elde ettiler. Tripolis şehrinde 8.000-15.000 başka kaynaklara göre 30.000, Navarin’de de 3.000 Türk, kadın-çocuk ve erkek katledildi. İsyancıların sağladığı ilerleme, 1822 yazında Osmanlı kuvvetlerinin karşı saldırısıyla durdu. Teselya ve Makedonya Osmanlı denetimine girerken, Yunanlar arasında baş gösteren iç çekişmelerle başını Teodoros Kolokotronis ile Yeoryos Kunduriotis ve Aleksandros Mavrokordatos’un çektiği iki ayrı merkez ortaya çıktı. Bu çatışmaya karşın Osmanlı Devleti’ne karşı sürdürülen direniş, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın komutasındaki ordunun Mora’ya çıkması ve Dramalı Mahmut Paşa komutasında Osmanlı askerlerinin kuzeyden gelerek Mora’ya yerleşmesiyle kırılmaya yüz tuttu.
Ama duruma müdahale eden İngiltere, Fransa ve Rusya ekim 1827’de Navarin Deniz Muharebesi’nde Osmanlı-Mısır donanmasını yok edince denge yeniden Yunan ayaklanmacıların lehine döndü. Yunan kuvvetleri İngiliz ve Fransız askeri desteğiyle anakaranın iki yanında kuzeye doğru yayılmaya başladı. Bu sırada Osmanlı Devleti’ne savaş açan Rusya’nın baskısıyla eylül 1829’da imzalanan Edirne Antlaşması Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasına yol açtı.