Toraman Kağan

Toraman Kağan, Akhunlar Belh kentini ele geçirdikten sonra Sasanilerle savaşmaya başladılar. Kuşan devletinin çöküşünden sonra ortaya çıkan bazı prenslikleri Akhunlar kolaylıkla kendi egemenlikleri altına aldılar. Öncelikle Kuşan-Kidara prensliğini ortadan kaldırdılar. Bu tür prensliklerin ortadan kaldırılmalarından sonra sıra Hindistan’ın işgaline gelmişti. Akhunlar 480 yılında Hindistan’a ilk saldırılarını yaptılar ve bir süre sonra Kuzey Hint bölgesini egemenlikleri altına aldılar. O sıralarda Hindistan’da devlet kurmuş olan Guptalar Akhunların saldırılarını bir süre için durdurabilmişlerdi. Hindistan’a yapılan akınlar sırasında Akhunların başında Toraman adlı bir hükümdar bulunuyordu. Kazılardan çıkan paralar ve kitabeler ile o dönemin tarihi hakkında bazı bilgiler elde edilmiştir. Toraman dönemi ile ilgili olarak üç ana kitabe vardır. Birincisi Eran kitabesidir ve Sağar bölgesinde bulunmuştur. İkincisi Pencap’ın kuzeyinde bulunan Kura kitabesidir. Gwalior kitabesi ise son bulunandır. Bu üç kitabe ile Toraman dönemi aydınlığa kavuşmuştur.

Akhunları Kuşanların izleyicisi olarak görenler Toraman’ın temelde bir Kuşan Prensi olduğunu da ileri sürmüşlerdir. İskender ve Kuşan Hükümdarı Kanişka’dan sonra Toraman Hindistan’ın üçüncü fatihidir. Toraman, Guptaların iç karışıklıklarından yararlanarak Kuzey ve Batı Hindistan’ın iç bölgelerine kadar ilerledi ve Pencap bölgesi tümüyle Akhun denetimine girdi. Asya’nın sert kara ikliminden sonra Hindistan’ın sıcak iklimi Akhunları sarstıysa da zamanla buraya alıştılar. Valahbi racalarından Batarka, Toraman’ın iç bölgelere doğru ilerlemesini durdurmayı başardı. İki taraf arasında çıkan savaşta Toraman başarısızlığa uğradı. Toraman’ın ölümünden sonra Akhunlar duraklama dönemine girdiler.

5l5 yılında Toraman’dan boşalan Akhun tahtına oğlu Mihirakula geçti. Hintliler Mihirakula’yı budizmin düşmanı, kan dökücü hakan olarak tanımlamışlardır. Bazı tarihçiler bu hükümdara Hindistan’ın Attila’sı da derler. Gerçekten de yeni Akhun İmparatoru sürekli olarak seferler ve akınlar düzenlemiş, ülkesinin sınırlarını genişletmiştir. Mihirakula’nın oturduğu merkez Sakkala idi. Burası İndu akarsu bölgesinde, şimdiki Sialkot kasabasıdır. Mihirakula döneminin en güçlü hükümdarıydı ve budistlere karşı amansız düşmanlık gösteriyordu. Savaşlardan sonra Sakkala’ya döndüğünde kardeşini tahtta görünce kenti yeniden kuşatarak başa geçti. Daha sonraları Gandara bölgesini aldı ve tüm budist tapınaklarını yerle bir etti. Ordusundaki süvari birliklerine filleri de ekleyerek değişik bir ordu düzeni oluşturdu. İmparatorluğun yönetimi gereği Keşmir bölgesindeki Sakkala merkez olmuştu. 530 yılına kadar Akhun akınları tüm Hindistan bölgesinde sürdü. Ne var ki, Citraküta kentini ele geçirdikten sonra Akhun saldırıları bir durgunluk dönemine girdi. Bu tarihten sonra Akhunlar pek bir başarı gösteremediler ve gerileme dönemine girdiler. Akhunlar için genel çöküntü havasının estiği 550 yılında Mihirakula öldü. Yerine kimin hükümdar olduğuna dair kesin bilgiler yoktur. Sonraki kaynaklar Akhun İmparatorluğu sınırları içinde kendi başına buyruk prenslik ve beyliklerden söz ederler.

VI. yüzyılın başlarında Akhunlar ile Sasaniler arasındaki sınır Hazar Denizi’nin güneydoğu köşesinde bulunan Gürgan kentinden geçmekteydi. Ceyhun ve Seyhun ırmakları arasındaki bölge de Akhunların denetimindeydi. Akhunlar İran’dan başlayarak Orta Asya’nın iç bölgelerine kadar uzanan ve Hindistan’ın yarısını sınırları içine alan geniş bir imparatorluk kurmuşlardı. Sonraları Orta Asya ve Türkistan bölgelerinde sahipsiz biçimde yaşayan Hun İmparatorluğu kalıntısı kavimler Akhun İmparatorluğu içinde yerlerini almışlar ve Akhunların savaşlarına katılmışlardı. Çin ile de komşu olan Akhunlar, daha çok güney ve batı ile uğraştıklarından bu ülkeye dönük sefer düzenlememişlerdir.

Asya’nın ipek ticaretini elinde tutan Akhunlar, Avarlar ile belirli bir siyasal denge oluşturmuşlardı. Bir süre sonra tarih sahnesine Göktürkler çıkınca bu ekonomik ve siyasal denge bozuldu. Göktürkler kendi imparatorluklarını kurarken yavaş yavaş güneye doğru da iniyorlardı. Orta Asya’ da Göktürk egemenliğinin tam olarak kurulabilmesi için Akhun devletinin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Bu arada Sasani İmparatorluğu’nun başına da Anuşirvan adlı güçlü bir imparator geçmişti ve devletinin yıkılan onurunu Akhunlara karşı yeniden kazanmak istiyordu. Sasaniler ile Göktürkler yavaş yavaş Akhun devletinin ortadan kaldırılması için anlaştılar ve beraberce hareket etmeye başladılar. Bunun üzerine Akhunlar da Çin’e elçi göndererek işbirliği kurmak istediler.

Göktürk İmparatoru İstemi Han Sasanilerle akrabalık kurdu ve onlarla ortak hareket ederek Maveraünnehir bölgesini ele geçirdi. Nesef ve Karşi kentlerini de aldıktan sonra Nahşab kenti önünde Akhun ordusu ile karşı karşıya geldi. Göktürkler üstün Akhun orduları karşısında ancak savaşın sonuna doğru zor bir zafer kazandılar ve Akhunların komutanı Varz bu savaşta öldü. İstemi Han’ın zaferi üzerine Sasani ordusu da Belh kentine girdi, Toharistan ve Zabulistanı ele geçirdi. İki ordunun saldırıları karşısında Akhun İmparatorluğu ani bir çöküşe uğradı ve toprakları Göktürkler ile Sasaniler arasında paylaşıldı. Sasaniler Semerkand bölgesine kadar olan bölgeyi kendi sınırları içine aldılar.

Asya’nın ekonomik yazgısını etkileyen İpek Yolu yıllarca Akhunların elinde olmuştu ve Göktürkler’in egemenliğine girdikten sonra da Akhunlar bu ticareti sürdürmek istediler. Ne var ki, kendilerine rakip olarak çıkan diğer kavimler yüzünden bu üstünlüklerini de yitirdiler, İpek Yolu tümüyle Göktürk İmparatorluğu’nun denetimine girdi.

Akhunlar kendi imparatorlukları yıkıldıktan sonra da Toharistan bölgesinde yaşamlarını sürdürdüler. Siyasal açıdan fazla etkili olamadıklarından bundan sonraki dönem ile ilgili olarak Akhunlar hakkında fazla bilgi yoktur, ancak Göktürklerin kesin yönetimi altına girince Toharistan’da Göktürklere bağlı olarak oluşturulan bir devletin yönetimini yine Göktürklerin koruması altında kabul ettiler. Uzun zaman içinde Akhunlar Göktürk İmparatorluğu’nun vatandaşı oldular ve imparatorluk içinde eriyip gittiler.

Toraman,  çok uzun bir süre yönetimi elinde tuttu. Toraman’ın idareye geçtiği dönemde Akhunlar Hindistana doğru ilerlemiş, bölgedeki Guptaları baskı altına almıştı. Bölgedeki bir diğer güç Pencaplar ise yıkılmak üzereydiler. İranda ise Mazdek isyanı baş göstermeye başlamıştı. Bir tür komünist idare sistemini savunan Mazdek, halkı bu doğrultuda örgütleyerek devlete karşı teşkilatlandırdı. Toraman, Ailevi değerleri ve mal edinme özgürlüğünü ortadan kaldırma gayreti içinde olan Mazdek’e karşı tavır alarak İranın iç işlerine müdahale etti. Önce Mazdek isyanını bastırdı, daha sonra ise bir süre Mazdek’e inanıp  sonra hapsedilen ve daha sonra kaçıp Toramana sığınan Sasani hükümdarı Kavad’ı tekrar tahta çıkarttı.

Toraman, yönetime geçtiği ilk dönemde Belh şehrini egemenliği altına aldı ve Sasanilerle husumet dönemi tekrar başladı. Aynı dönemde bölgedeki güçlerden biri olan Kuşan devleti yıkılmıştı. Toraman, bölgeye dağılan Kuşan prensliklerini kolaylıkla egemenliği altına aldı. Kuşan prensliklerinin egemenlik altına alınmasından sonra geriye Hindistan kalıyordu. Hindistana ilk saldırısı yine 480 yılında oldu. Bu saldırı sonrasında Hindistanın kuzeyini egemenlikleri altına alarak bölgedeki hakimiyetini önemli ölçüde ilerletti. Aynı dönemde, Hindistanda devlet kuran Guptalar’a karşıda akınlar düzenlensede de tam anlamıyla başarı elde edilemedi.  Bu süreç sonrasında Karaşar, Kandahar ve Hindistanın kuzeyi tamamen Akhunların hakimiyetine girdi.

Toraman döneminde Akhunların hakimiyet alanı önemli ölçüde büyüyerek bölgede hakim güç haline gelindi. Akhunlar tarihlerinin en parlak dönemini Toraman döneminde yaşadılar. Toraman 515 yılında öldüğünde yerini oğlu Mihirakula’ya bıraktı.