Tiryaki Hacı Mehmed Paşa

Tiryaki Hacı Mehmed Paşa, Babası yeniçeri ocağı mensubu İvaz Odabaşı’dır. Babası gibi o da yeniçeri ocağına yazıldı. Önce ağa kapıcılığına ve sonra da 1736’da başyazıcılığa terfi etti. O yıl ordu ile birlikte Babadağı’na gitti. Sefer sırasında sedarat kethüdası Osman Halis yanına girdi. Onun desteğiyle hacegan sınıfına girerek süvari mukabelçisi oldu.

Tiryaki Hacı Mehmed Paşa 1739’da mevküfatçı oldu. Sonra yeni Osmanlı-Avusturya sınırlarının tespiti ile görevlendirilen Kadı Numan Efendi’nin yanında 1741’e kadar Belgrat’ta çalıştı. 1741’de yeniçeri katibi görevi verildi ve 1743’te azledildi.

Tiryaki Hacı Mehmed Paşa 1744’te ikinci defa yeniçeri katipliği görevine getirildi. 25 Mart 1745’te tersane yangınından sonra yeni tersane yapılarını yapmak üzere tersane emini görevi verildi. Bu görevde gösterdiği başarı ile yeni tersane binalarının kısa bir zamanda yapılmasını sağlaması ile Sultan I. Mahmud’un ilgisini çekti. Temmuz 1746’da sedaret kethudalığına getirildi.

Sadrazam Seyyid Hasan Paşa’nın 10 Ağustos 1746’da narh işlerine yeterince ilgi göstermesi bahanesi ile sadarazamlıktan azledilmesi üzerine Tiryaki Hacı Mehmed Paşa sadrazamlığa getirildi.

Tiryaki Hacı Mehmed Paşa sadrazamlığının ilk günlerinde yüksek devlet memurları ile saray erkanı arasında büyük bir tasfiye uyguladı ve kalanlar arasında da mevkiler değiştirdi. Sadrazamlığı başında 14 Eylül 1746’de Afşar Hanedanı’nın kurucusu İran Şahı Nadir Şah ile yapılan 172-6 Osmanlı-İran Savaşı sona erdiren Kerden Antlaşması imzalandı. Diğer taraftan 18 Eylül 1739’da Avusturya ile imzalanmış olan Belgrad Antlaşması‘nın yenilenme dönemi gelmişti ve bu antlaşma problem çıkmadan yenilendi.

Tiryaki Hacı Mehmed Paşa 1746’da İran elçisinin İstanbul’a gelmesi ve hemen arkasından Kırım Hanı Selim Giray’ın İstanbul’u ziyareti nedeniyle İstanbul’da karşılama merasimleri, resmikabuller ve ziyafetler düzenlendi. Sultan I. Mahmud yeni yatırımlarla Beşiktaş Sarayı’nı tevsi ettirerek genişletti; Yalı Köşkü’ne onarlattı ve oraya som gümüşten bir taht koydurdu. ve Hırka-i Saadet Odası için yeni kıymetli madenlerden yapılmış eşya saklama kabları yaptırıldı. 1747’de Niş kalesi yeniçerileri ulufe almadıkları için ayaklandılar.

Tiryaki Hacı Mehmed Paşa 1645’te İran’la yapılan savaşta hasta olan serdar Yeğen Mehmet Paşa’nın komutalarını ve onun yerine gelen diğer alt komutanlarının emirlerini dinlemeyen ve böylece 21 Ağustos 1745’te yapılan Revan Muharebesi’nde galebe beklenirken büyük bir hezimet sonucuna neden olan levent birlikleri bu ihanetleri için Tiryaki Hacı Mehmet Paşa sadrazamlığı sırasında şiddetle cezalandırıldılar ve bundan sonra levent askeri ve birlikleri kullanılmamasına karar verildi ve levent olduğu bilinen askerlere ağır cezalar verildi.

Tiryaki Mehmed Paşa sadrazam iken çok sinirli ve haşin acayip uygulamalar yaptığı hikâyeleri İstanbul’a ve ülkeye yayıldı. Yaşlanan atını cezalandırmak isteyip hayvanı bir at değirmenine bağlattığı ve bunun hayvanlara uygun kalebendlik olduğu söylemesi bunlardan biridir. Uzun zamandır yeniçeri ocağıyla iş gören ve bu nedenle “Ocak Bezirganı” olarak bilinen tanınmış bir Yahudi sarraf olan David’i, ona eski kırgınlığı neddeniyle, hiç suçsuz yere boğdurup idam ettitrmişti. Huzuruna gelen gayrimüslim sarrafları, istediği şartlarla borç vermeyi kabul etmemeleri üzerine, büyük hakaretlerle huzurundan kovdurmuştu. 24 Ağustos 1746’da hırçınlığı ve şiddeti dolayısıyla Tiryaki Mehmet Paşa sadrazamlıktan azledildi.

Bu azili hemen takibenRodos adasına kalebendlik sürgününe gönderildi. Sonra afedildi. Kasım 1747’de İçel valisi, Mart 1748’de Musul valisi ve Kasım 1748’da Bağdad valisi olarak tayin edildi. Fakat Bağdad valiliği görevinde de başarısız oldu. Bunu üzerine kendisine şeyhülharem eki ile Cidde valiliği verilmek istendi. Fakat Tiryaki Mehmed Paşa bu tayinleri kabul etmedi.

Bunu üzerine ceza olarak vezirlikleri alındı ve Resmo, Girit kalesine hapse gönderildi. Kısa bir müddet sonra 31 Temmuz 1751’de orada öldü.

Ölümünden sonra şanssız olduğu ifade edilir. Vefat ettiği gece Büyük Karaman’da bulunan konağı yanmış ve konağın kıymetli halı ve tefriş eşyaları kurtulamamıştı. İstanbul’a gönderilmek üzere bir gemiye yüklenen taşınabilir mücevherat ve diğer kıymetli eşyaları da bu geminin denizde iken kazaya uğrayıp batması ile kaybolmuştur.

Tiryaki Hacı Mehmed Paşa afyon kulladığı için “Tiryaki” lakabı verildiği belirtilir. Bu tiryakiliği ile bağlantılı olarak, zamanında içki, tütün, afyon ve her türlü muşkıratın çok ucuzlatılmış olduğu rivayet edilir.