Tayyar Mehmed Paşa
Tayyar Mehmed Paşa 1625 yılında şehid olan eski Bağdat valilerinden Uçar Mustafa Paşa’nın oğludur. Lâdikli Yeni Bey sülâlesinden geldiği nakledilir. Bazı kaynaklarda Mustafa Paşaoğlu diye anılır. Babası Bağdat beylerbeyi iken kendisi Musul beyi idi. 1618’de Urfa sancağı beyliğine getirildi. II. Osman’ın Lehistan seferinde gösterdiği yararlıktan dolayı 1621’de Halep valiliğine tayin edildi. Ertesi yılın Ağustos 1622’de Sivas beylerbeyi oldu. O sıralarda Erzurum Beylerbeyi Abaza Paşa, II. Osman’ın kanını dava ederek ayaklanmış ve yeniçerileri katlederek topladığı sekbanlarla Sivas’ı işgal etmişti. Sivas’ı Abaza’dan kurtaran Tayyar Mehmed Paşa bu âsiden kaçanları da yanına aldı. Durumu öğrenen Abaza tekrar Sivas’a hareket etti. Tayyar Mehmed onu hediyelerle karşıladı ve kendisiyle birlikte olduğuna inandırdı.
Tayyar Mehmed Paşa gibi ünlü ve başarılı biriyle ittifak etmesi Abaza Paşa’yı sevindirmişti. Sivas dışında konuşlanan Abaza Paşa’nın askerleri gündüzleri Sivas’a girip alışveriş yapıyorlardı. Ancak Tayyar Paşa her ihtimale karşı kaleye silâhlı adamlar yerleştirdi. Bir gece Abaza’nın ordugâhında Tayyar Paşa’nın gece baskını yapacağı sesleri yükselince Abaza ve adamları şehre hücuma kalkıştı.
Tayyar Mehmed Paşa ortalığı yatıştırmak için tek başına Abaza’nın otağına gitti. Tatlı sözlerle onun şüphelerini giderdiyse de Abaza’nın bazı adamları Tayyar’ın hemen katledilmesini istedi. Ancak Abaza Paşa, Tayyar Paşa’yı zincire vurdurmakla yetindi ve onun, “Kötü niyetim olsaydı tek başıma sana gelir miydim? İttifak için geldim. Beni öldürürsen sana kim inanır?” sözleri üzerine de Abaza Paşa kendisini serbest bıraktı.
Tayyar Mehmed Paşa, daha sonra Kayseri civarında yapılan savaşta Abaza’ya karşı hükümet kuvvetlerinin galip gelmesini sağladı (5 Eylül 1624). Aynı yıl içinde Diyarbekir Beylerbeyi Serdar Hâfız Ahmed Paşa’nın Bağdat kuşatmasına katıldı ve serdar tarafından gurebâ bölükleriyle, Diyâle suyuna kadar gelen Safevî kumandanı Zeynel Han üzerine gönderildi.
Ekim 1627’de Şam beylerbeyiliğine tayin edildi. Eylül 1628’de Abaza Paşa yerine Erzurum, Ekim 1631’de Diyarbekir eyaletlerine ve Şubat 1632’de ikinci defa Erzurum valiliğine getirildi. Yine aynı yıl içinde Anadolu valiliğinden de söz edilir. 1633 yılı sonlarında ikinci defa Diyarbekir valiliğine tayin edilen Tayyar Mehmed Paşa bu görevde iken Musul surlarını tahkim ettirdi. Safevîler’in Revan’ı işgal etmeleri üzerine Bitlis’e giderek orada asker toplamaya çalıştı. Tabanıyassı Mehmed Paşa’nın yerine Şubat 1637’de sadrazamlığa getirilen Bayram Paşa, İstanbul’dan gelinceye kadar ona vekâlet eden Tayyar Mehmed Paşa, IV. Murad’ın bizzat katıldığı 1638 Bağdat seferine Diyarbekir beylerbeyi ve Musul muhafızı olarak katıldı. Sadrazam Bayram Paşa’nın sefer esnasında vefatı üzerine vezîriâzamlığa getirildi (27 Ağustos 1638), sadâret mührü kapıcılar kethüdâsı ile Musul’a gönderildi. Bu tayinde padişah üzerinde etkili olan Rûznâmeci İbrâhim Efendi’nin önemli rolü olmuştur.
Tayyar Mehmed Paşa 5 Eylül’de Diyarbekir’de orduya iltihak etti ve 14 Kasım’da Bağdat önlerine gidip konak ve metris yerlerini inceledi. Toplanan savaş meclisinde kuşatmanın hemen başlatılmasına karar verildi. Sadrazam, kuşatmanın daha az muhkem olduğunu bildiği Akkapı tarafından yapılması teklifinde bulundu ve teklifi kabul edildi. Bağdat Kalesi’nin kara tarafı hemen tamamen kuşatılmıştı. Kalenin çöl tarafından muhasarası Safevîler’i şaşırtmıştı. Musul’dan gelen on takviye topunun beşi Tayyar Paşa koluna verildi. 10 Aralık’tan itibaren çok şiddetli savaşlar oldu. Bağdat’ın savunmasına Safevî kadınları bile Osmanlı askerleri üzerine kaynar sular dökerek, ziftli çaputlar atarak katıldı. Kuşatmanın son günlerinde IV. Murad’ın yürüyüşe niçin geçilmediğini sert bir şekilde sorması üzerine sadrazam padişahtan sabretmesini talep etti, şehrin yakında fethedileceğini ve acele ile askeri kırdırmak istemediğini söyledi. Padişah tekrar öfkelenince de kulelere genel hücum emri verdi ve bazısını ele geçirdi. Elinde kılıçla kuşluk vakti serdengeçtilerin önünde kulelerde yürürken alnına veya boğazına isabet edip ensesinden çıkan kurşunla şehid oldu (23 Aralık 1638). Mezarı İmâm-ı Âzam Türbesi hazîresinde babası Uçar Mustafa Paşa’nın mezarının ayak ucundadır. Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi ölümüne, “Gülşen-i cennet ola menzil-gâh” mısraıyla tarih düşürmüştür. Ertesi gün Bağdat Osmanlılar’ın eline geçti.
Dört aya yakın bir süre sadrazamlık yapan Tayyar Mehmed Paşa’nın ölümüne çok üzülen IV. Murad’ın, “Ah Tayyar! Bağdat gibi 100 kaleye değerdin. Allah taksiratını af ve cennette ruhunu nura garkeyleye!” dediği nakledilir.
Tayyar Mehmed Paşa kaynaklarda doğru düşünceli, tedbirli, edepli, dürüst, vakur ve kahraman biri olarak nitelenir. Tayyar lakabının askerî harekâtta hızlı hareketinden kinaye olduğu nakledilir, ancak babasının da “Uçar” sıfatını kullanması, bu lakabın Araplar tarafından aynı anlamda “Tayyar” şeklinde ifade edilmiş olabileceğine yorulmuştur. Köprülü Mehmed Paşa’nın yetişmesinde emeği geçen Tayyar Mehmed Paşa’nın oğulları Mustafa, Ahmed ve Hüseyin paşalar da beylerbeyiliklerde bulunmuş devlet adamlarındandır. Urfa’da Tayyar Mehmed Paşa Sarayı ile oğlunun adına Ahmed Paşa Sarayı vardır.
Kaynak: İslâm Ansiklopedisi