Serdar Ferhat Paşa
Serdar Ferhat Paşa Arnavut asıllıdır. Devşirildikten sonra Enderun’da yetiştirildi ve kapıcıbaşılık göreviyle saraydan çıktı. Kanûnî Sultan Süleyman’ın saltanatının sonlarına doğru hükümdarın takdirini kazanarak yakın adamları arasına girdi. Padişahın Sigetvar’da ölümü üzerine de naaşı onun nezaretinde İstanbul’a getirildi. Daha sonra mîrâhurluk görevinde bulundu ve 25 Şubat 1582’de yeniçeri ağası oldu. Şehzade Mehmed’in (III. Mehmed) sünnet düğünü şenlikleri sırasında celep sipahilerle yeniçeriler arasında çıkan kavga dolayısıyla Sadrazam Sinan Paşa’nın tesiriyle görevinden alındı. Bir müddet sonra Sinan Paşa’nın sadâretten azli ve Rumeli Beylerbeyi İbrâhim Paşa’nın kubbe veziri olması üzerine Rumeli beylerbeyiliğine getirildi, ardından da Sadrazam Siyavuş Paşa’nın teklifiyle dördüncü vezir olarak İran seferine serdar tayin edildi (29 Aralık 1582). Ferhad Paşa’nın İran seferi başarılı geçmiş, İstanbul’a döndükten sonra serdarlık Özdemiroğlu Osman Paşa’ya verilmiş, bir süre sonra onun ölümü üzerine Ferhad Paşa ikinci defa serdar olmuştur (Ocak 1586). Bu ikinci serdarlığı sırasında yine başarılı faaliyetlerde bulundu, Tebriz’i merkez yaparak Gence’yi aldı. Daha sonra Şah I. Abbas ile barış görüşmelerinde bulundu ve Safevî elçilik heyetiyle İstanbul’a dönerek 1590 Osmanlı-Safevî anlaşmasının yapılmasında rol oynadı. Bunun üzerine 1 Ağustos 1591’de Sinan Paşa’nın yerine vezîriâzam oldu. Ancak başta Sinan Paşa olmak üzere kendisini çekemeyenlerin devamlı şekilde aleyhinde faaliyetlerde bulunmaları sonucu, Erzurum’daki olayları bahane edip saraya yürüyen yeniçerilerin çıkardığı karışıklıklar sırasında görevden azledilerek (4 Nisan 1592) tekrar ikinci vezirliğe indirildi. Ayrıca serdarlığı dönemine ait hesapları teftiş edilmek üzere bir heyet teşkil edildiyse de sadrazamların teftişi geleneğe aykırı bulunarak bundan vazgeçildi.
1595’te III. Mehmed’in tahta çıkması ve Vezîriâzam Sinan Paşa’nın Avusturya cephesindeki serdarlığı sırasında sadâret kaymakamı olarak İstanbul’da bulunan Ferhad Paşa (Ağustos 1593) bu görevinde önemli hizmetlerde bulundu. Sinan Paşa’nın cephedeki başarısızlıkları sebebiyle azli üzerine de ikinci defa sadrazamlığa ve serdarlığa getirildi (16 Şubat 1595). Fakat Malkara’da çiftliğinde oturmaya mecbur edilen Sinan Paşa bu azli bir türlü hazmedemeyerek rakibi Ferhad Paşa aleyhine yoğun bir yıpratma faaliyetine girişti. Bir kısmı kendi adamı olan bazı kuloğulları ve sipahilerin İstanbul’da Ferhad Paşa aleyhine huzursuzluk çıkarmalarını sağlayıp onu gözden düşürmeye çalıştı. Ancak bu sırada Eflak serhaddine hareket etmek üzere olan Ferhad Paşa, bütün bunların Sinan Paşa’nın tahrikiyle olduğuna III. Mehmed’i ikna ettiği gibi onun gözlerine mil çekilerek cezalandırılması konusunda bir hüküm de aldı. Fakat adamları büyük bir fitneye sebep olacağı gerekçesiyle vezîriâzamı bundan vazgeçirdiler. Ferhad Paşa Eflak seferine çıkıp sınır boylarında faaliyette bulunurken İstanbul yakınındaki Sinan Paşa’nın kışkırtmalarıyla dört ay on dokuz gün süren ikinci sadâretinden azledildi (7 Temmuz 1595). Mührü teslim almak ve aynı zamanda idam kararını yerine getirmekle görevli kapıcılar kethüdâsının gelişinden iki gün önce azledildiğini haber alınca Ferhad Paşa mühr-i hümâyunu Satırcı Mehmed Paşa’ya teslim ederek süratle İstanbul’a gidip Metris’teki çiftliğinde saklandı; bu arada gönderdiği değerli hediyelerle Vâlide Safiye Sultan’ın desteğini kazanarak ölümden kurtuldu. Bundan hoşlanmayan Sinan Paşa, çeşitli entrikalarla idamı gerçekleştirmek için Bostanzâde Mehmed Efendi’den aldığı bir fetva ile ferman çıkarttı. Bunun üzerine Ferhad Paşa çiftliğinden alınıp Yedikule’ye hapsedildi ve azlinden üç ay sonra 9 Ekim 1595 akşamı boğduruldu. Naaşı Eyüp’te yaptırdığı henüz tamamlanmamış türbesine defnedildi. Selânikî, bu türbenin altı ay sonra Sinan Paşa vefat eder etmez açılıp inşaatın bitirildiğini yazar. Malının tamamı müsadere edilmişse de daha sonra Sadrazam Derviş Paşa’nın I. Ahmed’e müracaatı neticesinde çiftliğinin çocuklarına kalmasına izin verilmiştir.
Avusturya elçilik heyetinde bulunan Baron W. Wratislaw’ın uzun boylu, esmer, sevimsiz bir kimse diye tasvir ettiği Ferhad Paşa Osmanlı kaynaklarında liyakat sahibi, üstlendiği görevi yerine getiren bir devlet adamı olarak zikredilmiş, özellikle İran seferlerindeki başarıları övülmüştür. III. Murad tarafından takdir edildiği halde III. Mehmed’in tecrübesizliği sebebiyle muhaliflerinin telkinlerine aldanıp onu gözden çıkardığı da belirtilmektedir. Kendisi gibi Arnavut asıllı olan Sinan Paşa ile aralarındaki çekişme ve devlet merkezinde adamları ve taraftarlarıyla âdeta iki ayrı parti gibi birbiri aleyhine yürüttükleri yoğun faaliyet, XVI. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı iç siyasetinin ve merkezî bürokrasinin en önemli olaylarından birini oluşturur. Bu rekabet ayrıca dış siyasette de kendini göstermiş, askerî başarısızlıklarda rol oynamıştır. Her ikisinin de hizmetinde bulunup kendilerini yakından tanıyan tarihçi Selânikî, eserinin muhtelif yerlerinde bu iki vezirin şahsiyetini ve icraatını tahlil eden satırlara yer vermiştir.
Serdar Ferhad Paşa’nın daha insaflı olduğunu kaydetmiş, hatta onun idamı dolayısıyla, “Umûr-ı saltanata bir mertebede vücûdu lâzım ve elzem idi ki nice yıllar mumlar yakıp arayıp bulamayalar” diyerek hissiyatını belirtmiştir. Bu rekabete, o dönemde İstanbul’da bulunmuş bazı yabancı elçilik mensupları da eserlerinde yer vermişlerdir. Ayrıca bu durum, başta İsmail Hami Danişmend olmak üzere bazı araştırmacıların üzerinde durduğu gibi Osmanlı siyaset ve bürokrasisinde sadece bir Türk-devşirme rekabeti değil aynı zamanda devşirmeler arasında da bir mücadelenin varlığını gösteren tipik örnektir.
Tâlikîzâde Mehmed Efendi Gürcistan seferiyle ilgili eserinde onun 1592’deki faaliyetlerini konu edinir. Bu eserde yer alan tek minyatür ise yeni inşa edilen Tomanis Kalesi önünde Ferhad Paşa’yı harp meclisi akdederken göstermektedir.
Kaynak: İslâm Ansiklopedisi