Osmanlı-Mısır Savaşı (1831-1833)

Osmanlı-Mısır Savaşı (1831-1833), Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı Devleti’ne karşı Filistin, Lübnan, Suriye ve Anadolu’ya düzenlediği seferdir.

1831’de Osmanlı Devleti’nin Akka Valisi olan Abdullah Paşa, bu şehirde bulunan 6.000 fellahın askerlik etmemek nedeni ile Mısır’a kaçtığını ileri sürerek hukuken hâlâ Osmanlı Devleti’nin Mısır Valisi olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan bunların geri gönderilmesini isteyip, iki “eyalet” arasında bir anlaşmazlık ortaya çıkarttı. Bu anlaşmazlık Suriye’yi eline geçirmek için bir bahane arayan Kavalalı Mehmet Ali Paşa için tam zamanında çıkmıştı. Kavalalı Mehmet Ali Paşa anlaşmazlığı çözmek için Akka’ya Mısır askeri gönderdi ve Mısır Ordusu, bu kaleyi 3 Kasım 1831’de kuşatmaya aldı.

1831’de Kavalalı Mehmet Paşa, oğlu Kavalalı İbrahim Paşa komutası altında Mısır Ordusunu Suriye’ye hücuma yolladı. Mısır donanması da “İbrahim Yakan Paşa” komutasında Yafa’ya çıkartma yaptı ve Kudüs’e yürüyüp bu şehri işgal etti. Mısır Ordusu çok geçmeden Filistin ve Lübnan’ın Akdeniz kıyılarını, Akka hariç olmak üzere fethettiler. Sadece Osmanlı Valisi Abdullah Paşa komutasında bulunan Akka Mısır güçlerinin kuşatmasına direnmeye başladı. Nisan 1832’de İstanbul’da gayet nüfuzlu olan Serasker Koca Hüsrev Mehmet Paşa, Ağa Hüseyin Paşa’yı Anadolu Serdâr-i Ekremliği’ne tayin ettirdi ve onun emrine 45.000 kişilik bir ordu verildi. Bundan sonra Mısır ordusuna karşı yapılan mücadelenin genel hatları İstanbul’da Serasker olan Koca Hüsrev Mehmet Paşa tarafından planlanıp uygulanmaya koyulmaya başlandı.

Altı ay süren bir kuşatmadan sonra 27 Mayıs 1832’de Akka kalesi Mısır güçleri ellerine geçti. Kavalalı İbrahim Paşa ordusu sonra Şam’ı aldı. 8 Haziran’da Humus’da bir Osmanlı Ordusu ile yaptığı muharebede galip geldi ve bu şehri ele geçirdi. 17 Temmuz’da Halep Mısır Ordusu eline geçti. 29 Temmuz 1832’de Serdar-ı Ekrem Ağa Hüseyin Paşa’nın komutasında İstanbul’dan gönderilen Osmanlı Ordusu ile Kavalalı İbrahim Paşa komutası altındaki Mısır Ordusu arasında Belen Geçidi’nde büyük Belen Muharebesi yapıldı. Bu muharebede de Mısır ordusu galibiyet elde etti. 30 Temmuz günü Belen Geçidi, Mısır Ordusu’nun eline geçti ve Mısır güçleri Çukurova’ya girdiler. 31 Temmuz’da Tarsus ve Adana Mısır Ordusu’nun eline geçti. Burada Mısır Ordusu Suriye’yi tümüyle eline geçirdiği için hedefine erişmişti. Kavalalı İbrahim Paşa, Kahire’de olan babası Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan gelecek emirleri beklemek için ordusunun harekâtını bir müddet durdurdu.

Fakat İstanbul’da Serasker Koca Hüsrev Mehmet Paşa yeni bir Osmanlı Ordusu’nu Serdar-ı Ekrem olarak Sadrazam Reşid Mehmet Paşa komutasında Anadolu’ya gönderdi. Çukurova’da bulunan İbrahim Paşa komutasındaki Mısır Ordusu’na bu haber erişince Mısır Ordusu, Toroslar’ı aşarak Anadolu’ya geçti. İki Ordu, 21 Aralık 1832’de Konya ovasında Konya Muharebesi’ne giriştiler. Bu muharebe ortasında Osmanlı Serdar-ı Ekremi Sadrazam Reşid Mehmet Paşa yaralandı. Bu yaralanması yüzünden Mısır kuvvetlerine esir oldu ve komutası altındaki Osmanlı Ordusu yenik düştü. Osmanlı Ordusu’ndan kalanlar Kütahya’ya çekildiler.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Avrupalı “Büyük Güçler”in “Kongre Sistemi” prensiplerini uygulayıp duruma müdahale etmelerini önlemeye çok önem vermekteydi. Bu nedenle çok yavaş ve dikkatli hareket etmekte idi. Örneğin Mısır ordularının ellerine geçirdikleri Filistin, Suriye ve Anadolu’da Cuma hutbelerinde yine Osmanlı Sultanı II. Mahmud’un adı geçmekteydi. Bu yörelerde kendi adına ve kendi ismini taşıyan para bastırmayıp yine Osmanlı sikkeleri tedavülde bulunmakta idi. Ayrıca Kavalalı Mehmet Ali Paşa, ordularının Anadolu’da ilerlemesi sırasında İstanbul’a girerlerse, sadece Sultan II. Mahmud’un değiştirileceğini ve onun yerine daha çocuk olan oğlu Abdülmecid’in tahta çıkartılacağını, özellikle müttefiki olan Fransa’ya, duyurmuştu.

Mısır ordusuna sanki İstanbul yolu açıktı ama ordunun tedarik yolları gittikçe uzamıştı ve çetin kış şartları Mısır ordusunu durmaya zorlamıştı. Konya’da Osmanlı Devleti ise Mısır ordusunun tedarik yapınca İstanbul’a ilerlemesinden korkmakta idi. Buna karşı bir tedbir olarak Büyük Britanya ve Fransa’dan yardım istendi. Ama Fransa, Mehmet Ali Paşa’yı desteklemekteydi ve hatta Kavalalı İbrahim Paşa’nın baş erkan-i harbi bir Fransız subayı idi. Büyük Britanya, Kavalalı Mehmet Ali’nin hanedanı değiştirmeme vaatleri ve tutumunu kabul edip, Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmak istemediğini belirtip beklenen yardımı sağlamadı. Mart 1833’te Ruslar’dan yardım istendi. 8 Temmuz 1833’te Ruslarla karşılıklı yardımlaşma ve saldırmazlık antlaşması mahiyetindeki Hünkar İskelesi Antlaşması imzalandı. Rus donanması İstanbul’a gelip Büyükdere’de demir attı.

Rusya’nın bu antlaşmayla kazandığı haklar ve bu antlaşmanın gizli maddeleri Büyük Britanya ve Fransa Hükûmetlerini çok kuşkulandırdı. “Büyük Güçler” devletleri, özellikle Britanya ve Fransa, doğrudan doğruya Osmanlı Devleti ile ona hâlâ hukuken tabi olan Mısır valisi arasında “dürüst arabulucu” rolü oynamaya başladılar. Kütahya’da yapılan müzakerelerden sonra 14 Mayıs 1833’de Kütahya Konvensiyonu imzalandı.

1833 Kütahya Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya Mısır ve Kandiye (Girit) valiliklerinin yanı sıra Şam (Suriye) valiliği verilecekti. Oğlu Kavalalı İbrahim Paşa’ya ise Cidde (Hicaz) valiliği ve Adana muhassıllığı (vergi toplama hakkı) verilecekti. Mısır kuvvetleri Anadolu’dan çekilecek ama Kavalalıların vali olduğu bölgelerde bulundurulabileceklerdi.

Bu antlaşma her iki tarafı da memnun etmemişti. Osmanlı devleti yeniden bu valilikleri eline geçirmek istemekteydi. Suriye ve Filistin’de Mısır asıllı yönetimi bu yöreleri halkından istedikleri yüksek vergiler, zorunlu askerlik yükü ve zorunlu devlet angarya işleri dolayısıyla halkı içinde büyük hoşnutsuz yaratmışlardı. Bunlar ayaklanmalara dönüştü ve Kavalalıların özellikle Suriye’deki durumu kötüleşti. Bu durumdan istifade etmek isteyen Osmanlı Devleti ve Sultan II. Mahmut 1839’da yeni bir orduyu Suriye’ye üzerine gönderdi. Bu da ikinci kez Osmanlı-Mısır Savaşı’nı ortaya çıkarttı.