II. Balkan Savaşı
II. Balkan Savaşı, I. Balkan Savaşı’na katılan devletlerin, Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Arnavutluk, Sırbistan, Osmanlı İmparatorluğu ve sonradan katılan Romanya’nın aralarında yaptıkları savaşlardır.
II. Balkan Savaşı. I. Balkan Savaşı’na katılmamış olan ve Bulgaristan’ın büyümesinden rahatsız olan Romanya, Silistre’nin Bulgaristan’dan alınarak kendisine verilmesinden de tatmin olmadı. Ayrıca Makedonya’nın büyük bir kısmının Bulgaristan’a bırakılmasına Sırbistan ve Yunanistan itiraz ediyorlardı. Bulgaristan 23 Haziran 1913’te Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan’a karşı savaşa başladı. 10 Temmuz’da Romanya da Bulgaristan’a savaş ilân etti. Böylece Osmanlı mirasını paylaşamamalarından dolayı Balkan müttefikleri arasında II. Balkan Savaşı başlamış oldu.
Müttefiklerin Sofya’ya doğru ilerledikleri bir sırada İttihat ve Terakkî yönetimi fırsattan faydalanarak Edirne’yi kurtarmak üzere harekete geçti. Londra Antlaşması’nda kabul edilen Midye-Enez hattının belirlenmesine yanaşmayan Bulgaristan’ın tutumundan şikâyet edilerek 19 Temmuz 1913’te büyük devletlere bir nota verildi ve Meriç sınırının tecavüz edilmeyeceği belirtildi. Dört devletle birden savaşan Bulgaristan’ın kuvvetsiz bıraktığı Edirne hiçbir mukavemet görülmeden 21 Temmuz’da Bulgarlar’dan geri alındı.
II. Balkan Savaşı 10 Ağustos 1913’te Bulgaristan’la Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ arasında imzalanan Bükreş Antlaşması ile sona erdi. Osmanlı-Bulgar antlaşması da 29 Eylül 1913’te İstanbul’da imzalandı. Yirmi maddeden oluşan İstanbul Antlaşması’na göre, Edirne ile batı tarafında çapı 30 km. tutan yarım daire şeklinde bir toprak parçası Osmanlı Devleti’nde kaldı. Batı Trakya ise Bulgaristan’a iade edildi. Meriç nehri iki devlet arasında sınır kabul edildi. Antlaşmaya eklenen “müftülere müteallik protokol”e göre, Bulgaristan’da kalan müslümanlar kendi müftülerini seçecek, bu müftüler de kendi aralarından birini başmüftü seçeceklerdir. Bulgar Mezâhip Nezâreti başmüftünün seçilişini Sofya’da bulunan Osmanlı büyükelçisi vasıtasıyla İstanbul’daki şeyhülislâma bildirecek, şeyhülislâmın tasdikiyle başmüftü ve ona bağlı diğer müftüler vazifelerine başlayabileceklerdir. Başmüftünün vazifesi, Bulgaristan’daki müftülerle Osmanlı şeyhülislâmlığı ve Bulgar Mezâhip Nezâreti ile olan ilişkilerde onlara aracılık etmektir. Müftülerce verilen hükümleri şeriat adına başmüftü tasdik edebileceği gibi taraflar isterlerse şeyhülislâma da gönderebileceklerdir. Başmüftü nikâh, boşanma, vasiyet, verâset, vesâyet, nafaka ve yetim mallarının korunması gibi konularda diğer müftülere tavsiye ve tebligatta bulunabilecek ve bu konudaki davalara bakabilecektir. Müftüler İslâm vakıflarının idaresinden de sorumlu oldukları için başmüftü onlardan hesap sorabilecek ve hesap defterleri isteyebilecektir. Başmüftü ve müftüler Bulgaristan’daki İslâm mektep ve medreselerinin teftişinden sorumlu olacak, gerekli yerlerde yeni okullar açabileceklerdir. Müftülerin maaşı Bulgaristan hükümeti tarafından verilecek, hükümet masrafı kendisine ait olmak üzere müslümanlar için ilk ve orta okul seviyesinde eğitim kurumları açacaktır. Buralarda eğitim Türkçe yapılacak, fakat Bulgarca öğrenmek mecburi olacaktır. Nüfusunun çoğunluğu müslüman olan yerlerde İslâm cemaati meclisleri kurulacak, eğitim ve evkaf işleri bu cemaat tarafından yürütülecektir. Bütün mezarlıklar İslâm cemaatine ait vakıflardan sayılacak ve cemaat bunları istediği şekilde kullanabilecektir. İslâm vakıf malları, ait olduğu cemaate bedeli ödenmedikçe hiçbir şekilde istimlâk edilmeyecek, mecburiyet olmadıkça hiçbiri yıkılmayacak, yıkılması gerektiği takdirde aynı değerde başka bir arsa verilecek ve binanın bedeli cemaate ödenecektir.
Osmanlı-Yunan Antlaşması 14 Kasım 1913’te Atina’da imzalandı. Bu antlaşma ile de Bulgaristan’da olduğu gibi, Yunanistan’da kalan müslümanlara Rumlar’la eşit haklar tanındı. Onların İstanbul’daki şeyhülislâmlığa bağlı müftülerle ilişkilerinde güçlük çıkarılmayacaktı. Yunanistan’daki müslümanlar da müftülerini kendileri seçecek, vakıflar ve eğitim kurumları İslâm cemaat meclisleri tarafından yönetilecekti. Adalar meselesinin halli Londra Antlaşması’nın 5. maddesi gereğince büyük devletlere havale edildi. Bu devletler de 16 Aralık 1913’te tebliğ ettikleri bir kararla İmroz, Bozcaada ve Meis’i Türkiye’ye bırakarak diğer bütün adaları, I. Balkan Savaşı’ndan beri bunları işgal altında tutan Yunanistan’a verdiler. Rumeli’deki Osmanlı topraklarının kaybedilmesinden dolayı artık Sırbistan’la bağlantı kalmamış olmakla birlikte onunla da 14 Mart 1914’te genel mahiyette bir antlaşma imzalandı.
Balkan savaşları Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası oldu. Asırlardır Rumeli’de yaşayan binlerce müslüman nüfus katliama mâruz kaldı. Pek çoğu hunharca öldürüldü. Büyük bir kısmı malını mülkünü terkederek Anadolu’ya sığındı. Sadece Edirne’de 225.000’den fazla müslüman Bulgar ordusunun esareti altında açlıktan hayatını kaybetti. Savaştan sonra imzalanan antlaşmalarla Rumeli’de kalan müslümanların hakları tasdik edildiği halde müslüman Türkler’e yapılan baskılar durmadı. Pek çok Türk asıllı müslümanın göçü günümüze kadar devam etti.
Kaynak: İslâm Ansiklopedisi