Ebu Eyyüb el-Ensari

Ebu Eyyüb el-Ensari,Hazrec kabilesinin Neccâroğulları kolundandır. Hicretten iki yıl kadar önce eşi Ümmü Eyyûb ile birlikte Müslüman olmuş ve Ensar’dan İslamiyet’i ilk kabul edenler arasında yer almıştır. Peygamberimizin hicretinden sonra Resûl-i Ekrem ile ileri gelen sahabelerden Mus‘ab b. Umeyr arasında kardeşlik bağı (muâhât) kurulmuştur. Peygamberimiz ile birlikte Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke’nin fethi ve Huneyn başta olmak üzere tüm savaşlara katılmıştır. Savaşlarda ona zarar gelmemesi için yanından ayrılmamış, hatta bazı geceler çadırının etrafında nöbet tutmuştur. Vahiy katiplerinden olması nedeniyle Hz. Peygamber zamanında Kur’an-ı Kerim ayetlerinin bir araya getirilmesine hizmet etmiştir. Ashab arasında ilmiyle tanınan Ebû Eyyûb, kendisine sorulan dini konularda pek çok fetva vermiştir.

Ebû Eyyûb, Hz. Ebû Bekir dönemindeki savaşlar ve Hz. Ömer dönemindeki Suriye, Filistin ve Mısır seferlerine katılmıştır. Kıbrıs seferine de katılmıştır (648-49). Medine isyancılarının eline geçip Hz. Osman’ın namaz kıldırması engellenince, Hz. Ali’nin tavsiyesi üzerine bir süre imamlık yapmıştır. Hz. Ali, halifeliği döneminde Irak’a gittiğinde onu Medine’de vekil bırakmıştır. Hâricîler ve Muâviye ile yapılan savaşlarda Hz. Ali’nin yanında yer almıştır. Bu dönemde Basra valisi olan Abdullah b. Abbas, Basra’ya gelen Ebû Eyyûb’a konağını bırakmış, ona 40.000 dirhem, yirmi köle ve değerli hediyeler vererek uğurlamıştır.

Ebû Eyyûb, sağlıklı olan herkesin Allah yolunda savaşa katılması gerektiğine inanmış ve “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” (el-Bakara 2/195) ayetindeki tehlikeyi savaşa gitmeyip işiyle gücüyle meşgul olmak şeklinde açıklamıştır. Bu sebeple ihtiyarlık döneminde bile her yıl bir savaşa katılmaya gayret etmiştir. Katıldığı seferlerin sonuncusu Müslümanların ilk İstanbul kuşatması olmuştur. Bu kuşatmadan bir yıl sonra (669) gönderilen Yezîd b. Muâviye kumandasındaki takviye birliğin içinde bulunduğu da rivayet edilmektedir. Ebû Eyyûb, kuşatma devam ederken hastalanarak 669 yılında vefat etmiştir. Cenaze namazını Yezîd b. Muâviye kıldırmıştır. Vasiyeti üzerine bir askerî birlik tarafından surlara yakın bir yere defnedilmiştir. Bizans imparatoru, kuşatma kalktıktan sonra onu kabrinden çıkarıp vahşi hayvanlara yedireceğini söylemişse de, İslam ordusu kumandanı tarafından böyle bir şey yapıldığı takdirde İslam ülkesinde yaşayan Hristiyanların ve kiliselerin zarar göreceği bildirilince kabre dokunulmamıştır.

Ebû Eyyûb’un kabrinin sonraları bir bina içine alındığı, kıtlık zamanında kabrini ziyarete gelen Hristiyanların onun hürmetine yağmur istediği ve asırlar boyunca bu kabrin itina ile korunduğu söylenmektedir. Fâtih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra kabrin yerinin Akşemseddin tarafından keşf yoluyla belirlendiği de Osmanlı tarih kaynaklarında geniş şekilde yer almaktadır. Osmanlı padişahlarının tahta cülûsunda kılıç kuşanma merasimleri, şeyhülislâm ve bilhassa nakîbüleşrafın da bulunduğu bir törenle Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin türbesi önünde yapılırdı.

Resûl-i Ekrem Medine’ye hicret edince Medineli Müslümanların her biri onu evinde misafir etmek istemiştir. Ancak Hz. Peygamber, bir tercih yaparak onları gücendirmemek için devesinin çökeceği yere en yakın eve misafir olacağını söylemiştir. Devenin önce bir yere çöküp, sonra kalkıp biraz ileride tekrar çökmesi sonucu Resûlullah, en yakın olan Ebû Eyyûb’un evine yerleşmiş ve burada yedi ay kalmıştır. Bundan dolayı Ebû Eyyûb “Mihmandâr-ı Nebî” unvanıyla anılmıştır. Peygamberimiz fakir muhacirlere burada yemek verir, kendisine sunulan hediyeleri fakirlere burada dağıtırdı. Ev sahiplerine her vesile ile dua eder, onların bolluğa kavuşmalarını, huzur ve âfiyet içinde olmalarını dilerdi. Resûl-i Ekrem, kendi evine taşındıktan sonra da zaman zaman Ebû Eyyûb’un evine misafir olmuştur.

Ebû Eyyûb, haksızlıklara tahammül edemez ve doğru bildiğini söylemekten çekinmezdi. Cihad maksadıyla gittiği Mısır’da vali olan sahabî Ukbe b. Âmir’in akşam namazını geç kıldırdığını görünce onu uyarmıştır. Namazları müstehap olan vakitlerinde kıldırmayan Medine Valisi Mervân b. Hakem’e muhalefet etmiş ve Hz. Peygamber’in sünnetine uymasını, aksi halde aleyhinde bulunacağını açıkça söylemiştir. Bir gün Ebû Eyyûb’u Resûl-i Ekrem’in kabrine başını dayamış halde ağlarken gören Mervân, bu hareketinin sünnete aykırı olduğunu söyleyince Ebû Eyyûb, “Ben bu mezar taşına değil Resûlullah’a geldim. Onun, ‘din işlerini ehliyetli kimseler üstlendiği zaman kaygılanmayın; ancak ehil olmayanlar başa geçince ne kadar ağlasanız yeridir’ dediğini duymuştum” diye cevap vermiştir.

Medine döneminden itibaren Hz. Peygamber’den hiç ayrılmadığı halde Ebû Eyyûb el-Ensârî’den sadece 150 hadis rivayet edilmesinin iki önemli sebebi vardır. Bunlardan biri hadis rivayetinde çok titiz olması, diğeri de ömrünün savaşlarda geçmesidir. Kendisinin bilmediği bir hadisi Ukbe b. Âmir’den bizzat rivayet etmek için Medine’den Mısır’a kadar gitmesi, söz konusu titizliğin eşsiz bir örneğini ortaya koymaktadır. Ondan hadis rivayet edenler arasında İbn Abbas, İbn Ömer, Berâ b. Âzib, Enes b. Mâlik, Câbir b. Semüre gibi sahâbîler ve Saîd b. Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Sâlim b. Abdullah, Atâ b. Yesâr gibi tâbiîler bulunmaktadır.

Ebû Eyyûb’un rivayet ettiği hadislerden kırk tanesinin şair Bâkî tarafından Türkçe’ye tercüme edildiği bilinmekle beraber bugüne kadar eserin herhangi bir nüshasına rastlanmamıştır. Nûreddin Ali b. Ahmed el-Karâfî el-Ensârî’nin (ö. 1533) Nefeḥâtü’l-ʿâbiri’s-sârî bi-eḥâdîs̱i Ebî Eyyûb el-Enṣârî adlı eserinin nüshaları Süleymaniye, Nuruosmaniye ve Beyazıt Devlet kütüphanelerinde bulunmaktadır. Şeyhülislâm Bâlîzâde Mustafa Efendi’nin Mecmûʿu’l-ḥadîs̱ bi-rivâyeti Ebî Eyyûb el-Enṣârî adlı eseri ise Millet Kütüphanesi’ndedir. Ayrıca Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin menkıbeleriyle türbesini ziyaret ederken uyulacak esasları Abdullah Eyyûbî’nin Âdâbü’l-müsâfirîn adlı risalesinde ele alınmıştır.

Muhammed Abdullah Veled Kerîm, Ebû Eyyûb el-Enṣârî ve merviyyâtühû fî Müsnedi’l-İmâm Aḥmed adıyla bir yüksek lisans çalışması yapmış, İsmail L. Çakan da Ebû Eyyûb’un rivayetlerinden derlediği kırk hadisi şerhederek Eyüb Sultan Hazretlerinden Kırk Hadis adıyla yayımlamıştır. Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin menâkıbı çeşitli eserlere konu olmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır:

  1. Abdülhafîz b. Osman et-Tâifî, Cilâʾü’l-ḳulûb ve keşfü’l-kürûb bi-menâḳıbi Ebî Eyyûb (İstanbul 1881).
  2. Ahmed b. Muhyiddin en-Naîmî, Esne’ş-şevâhid fî ẕikri menâḳıbi Ebî Eyyûb Ḫâlid (TSMK, III. Ahmed, nr. 580, 60 varak).
  3. Abdullah b. Sâdık, Menâkıb-ı Ebû Eyyûb el-Ensârî. Bu Türkçe eserin yazma nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir.

Kaynak :İslam Ansiklopedisi