Dilaver Paşa
Dilaver Paşa Hırvat asıllı olup Enderun’da yetişti. Sırasıyla zülüflü baltacı ve çaşnigîr oldu; bir süre Mısır’da kullar ağalığı, Deşîşe nâzırlığı ve cizye eminliği görevlerinde bulundu. Daha sonra İstanbul’a getirilerek sarayda çâşnigîrbaşılığa tayin edildi. Bu görevde iken 1610’da Kırım Hanı Selâmet Giray’ın ölümü üzerine, İstanbul’da bulunan Canı Beg Giray’la birlikte Kırım’a giderek onun han olmasında rol oynadı.
1613 yılı başlarında çaşnigîrbaşılıktan Kıbrıs beylerbeyiliğine tayin edilen Dilâver Paşa, bir yıl sonra Cigalazâde Mahmud Paşa’nın yerine vezir rütbesiyle Bağdat beylerbeyiliğine getirildi. 1616’da Revan seferine katıldı ve İranlılar’ın muhtemel saldırılarına karşı Zekiye Kalesi civarında iki kale inşa ederek muhafazaları için buralara Bağdat’tan mühimmatla yeterli kuvvetler sevketti. Bu arada Bağdat’taki defterdarlık, bölük ağalıkları ve kâtiplik gibi mansıplardan azledilenlerin mülâzemet için İstanbul’a gönderilmelerini sağladı. Hille sancağına yasakçı olarak gidip reâyâya zulmeden Bağdat yeniçerilerinden bu görevi aldı. Yine aynı sancakta, sâdâttan olanların “cürm ü cinâyet” ve “bâd-ı hevâ” gibi sancak beyine ait gelirlere el koymak istemelerine engel oldu.
Dilâver Paşa, Ocak 1616’da vezâretle Diyarbekir beylerbeyiliğine getirildi; bu görevi sırasında vakıf ve timar meselelerindeki haksızlıkları, eyaleti dahilindeki isyan hareketlerini ve bazı ihtilâfları halletti. Yine bu vazifede iken Revan kuşatmasına katıldı; Sadrazam Damad Mehmed Paşa’nın başarısız muhasarası sırasında bazı yararlıklar gösterdi.
Dilaver Paşa, II. Osman’ın tahta çıkışından (1618) sonra Rumeli beylerbeyiliğine getirildi. Dilâver Paşa, bu görevde iken emrindeki kuvvetlerle Sadrazam Kayserili Halil Paşa’nın İran seferine katıldı. 10 Eylül 1618 tarihinde Osmanlı ordusunun yenilgisiyle sonuçlanan Tebriz-Erdebil arasındaki Pulişikeste mevkiinde yapılan savaşta hazır bulunan Dilâver Paşa, Osmanlı kaynaklarında Serav Savaşı olarak geçen bu bozgundan sonra ikinci defa Diyarbekir beylerbeyiliğine tayin edildi. Bu sırada 26 Eylül 1618’de İran’la yapılan Serav Antlaşması’nda önemli rol oynadı. Daha sonra ikinci defa Bağdat beylerbeyi olan Dilâver Paşa’nın görevi çok geçmeden üçüncü defa Diyarbekir beylerbeyiliğine çevrildi. II. Osman’ın Lehistan üzerine 1621’de yaptığı Hotin seferine eyaletinin askeriyle katıldı ve Leh ordularının muhasarasında Turla (Dinyester) nehrine dayanan sağ kolda yer aldı. 17 Eylül 1621’de Ohrili Hüseyin Paşa’nın yerine vezîriâzamlığa getirildi. Dilâver Paşa sadrazam olduktan sonra yapılan iki umumi hücum da başarısızlıkla neticelendi. Ruslar’ın Lehler’le anlaşması üzerine esasen savaşın aleyhinde olan Dilâver Paşa padişahı Lehistan’la barışa ikna etti.
Dilâver Paşa, Hotin seferinden dönüldükten sonra II. Osman’ın âsi Dürzî emîri Ma‘noğlu Fahreddin’i cezalandırmak üzere Suriye’ye gitme fikrine karşı çıktığı gibi hacca gitmesine de muhalefet etti. Ancak Sultan Osman’ın Hicaz’a gitmekte ısrar etmesi ve bunu açıklaması, askerin padişah ve yakınları aleyhine ayaklanmasına yol açtı. İsyanın ilk günü olan 18 Mayıs 1622’de, padişahı hacca gitmekten vazgeçirmek üzere vezîriâzam sarayına gelen askerler üzerine Dilâver Paşa’nın adamlarının ateş açarak bazılarını öldürüp bir kısmını da yaralamaları, ertesi gün Sultan Ahmed Camii’nde ulemâ ile müzakereye girişen isyancıların idamını istedikleri kimseler arasında Sadrazam Dilâver Paşa’nın da yer almasına sebep oldu. II. Osman âsilerin istediği kişileri önce vermedi. Ancak isyancıların tahttan indirilmiş sultan I. Mustafa’yı tekrar tahta çıkarmaya hazırlandıklarını öğrenince Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhı’na sığınan Dilâver Paşa’yı onlara teslim etmek zorunda kaldı. Âsiler tarafından derhal parçalanan (19 Mayıs 1622) Dilâver Paşa’nın naaşı Üsküdar’da Miskinler Mezarlığı’na defnedildi.
Osmanlı kaynaklarında tedbirsiz ve başarısız bir devlet adamı olarak nitelendirilen Dilâver Paşa, Urfa ile Birecik arasında Çâr Melik denilen yerde büyük bir han inşa ettirmiş, Seyitgazi’de yaptırmaya başladığı han ise IV. Murad zamanında tamamlanmıştır.
Kaynak: İslâm Ansiklopedisi