Çerkez Ethem
Çerkez Ethem, Kafkasya’dan gelip Anadolu’ya yerleşen Çerkez boylarından Şapşıh oymağına mensuptur. Babası Bandırma ile Mihaliç arasındaki Emreköy’de ziraat ve değirmencilikle uğraşan Ali Bey’dir. Doğum tarihi kaynaklarda 1884 ve 1886 olarak gösterilmekte olup Ali Bey’in beş oğlundan en küçüğüdür. Ağabeyleri Reşid ve Tevfik beyler gibi o da subay olmaya heves etti. Babasının karşı çıkması üzerine rüşdiyeyi bitirdikten sonra 1905’te İstanbul’a kaçtı ve Bakırköy Süvari Küçük Zâbit Mektebi’ne girdi. Burayı birincilikle bitirerek zâbit vekili oldu. Daha sonra Bulgar cephesinde Çürüksulu Mahmud Paşa’nın kolordu muhafız bölüğünde süvari kıtası kumandanı olarak çarpıştı ve yaralandı.
I. Dünya Savaşı sırasında Ethem Bey ağabeyi Reşid Bey’le birlikte Teşkîlât-ı Mahsûsa’da görev aldı. Ayrıca Teşkîlât-ı Mahsûsa’nın Rauf Bey’in (Orbay) kumandasında düzenlediği, İran-Afganistan üzerinden Orta Asya’ya ulaşmayı amaçlayan harekâta katıldığı gibi 1918 yılı başlarında Irak seferinde de bulundu. Yaralanıp hastalanınca Bandırma’daki baba evine döndü.
Millî Mücadele’ye katılmadan önce, Bandırma ve Manyas çevresinde faaliyet gösteren Manyaslı eşkıya Şevket ve Çolak İbrâhim ile birlikte hareket eden Ethem, 13 Şubat 1919’da İttihatçılar’ın İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlunu fidye almak için kaçırarak dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra, Ege bölgesinde düşmana karşı mukavemet edebilecek güçler oluşturulurken daha önce maiyetinde çalıştığı Rauf Bey kendisini Salihli ve çevresinde bir milis gücü teşkil etmekle görevlendirdi. Böylece resmen Millî Mücadele’ye katılıp yaklaşık altı ay içinde, aynı bölgede bulunan Poyraz Ağa ve Alaşehirli Mustafa Bey çeteleriyle birleşerek Ege bölgesindeki teşkilâtlanmasını tamamladı. Yunanlılar’a karşı “millet hattı” denilen bir cephe oluşturdu. Bu cephenin oluşması sayesinde daha sonra Ali Fuad Paşa Hey’et-i Temsîliyye’yi Ankara’ya çağırma imkânı bulabilecekti. Ayrıca teşkil ettiği “kuvâyı seyyâre” adı verilen milis kuvvetleriyle Millî Mücadele’yi tehdit eden iç isyanları bastırmada başarı gösterdi. Önce Balıkesir’in kuzeyinde tehlikeli bir hal alan Anzavur İsyanı’nı, daha sonra Ankara’yı tehdit eden Düzce ve Adapazarı civarındaki isyanları bastırdı (Nisan-Mayıs 1920); bu başarıları ona büyük şöhret kazandırdı. Ardından, Ege cephesinde Yunanlılar’la çatışmaların başladığı bir sırada Yozgat’ta Çapanoğulları’nın Ankara hükümetine karşı ayaklanmaları ve isyancılar üzerine gönderilen nizâmiye birliklerinin başarı elde edememesi üzerine Ankara’ya çağrıldı. Yunanlılar’a karşı hazırlıklar içinde olan Ethem Yozgat’a gitmek istemiyordu; ancak ısrarla davet edilince kuvvetleriyle Ankara’ya gitti ve istasyonda bizzat Mustafa Kemal tarafından karşılandı. 20 Haziran’da Yozgat’a doğru harekete geçti, bir hafta gibi kısa bir zamanda isyanı bastırdı. Bu olay kuvâ-yı seyyârenin, dolayısıyla Çerkez Ethem’in prestijini zirveye çıkardı. Gerek bu başarısı gerekse daha önce kendisine gösterilen büyük ilgiden cesaret alarak Ankara hükümeti üzerinde nüfuz kurmaya çalıştı. Yozgat olaylarının Ankara Valisi Yahyâ Galib Bey’in ihmalinden kaynaklandığını ileri sürerek valinin cezalandırılmasını istedi. Mustafa Kemal buna karşı çıktı, Ethem ise Yahyâ Galib’in cezalandırılmasında ısrar ediyordu. Hükümete rağmen meclisin çoğunluğu da onu tutuyordu. Bu çekişme, Ethem’in Ankara’ya gidip meclis reisini meclisin önünde asacağı tehdidinde bulunması ile daha da sertleşti.
Öte yandan Millî Mücadele’nin başlangıç safhasında savunmaya yardımcı olur düşüncesiyle ve Batı emperyalizmine karşı Rusya’nın dostluğunu sağlama ümidiyle Bolşevizm taraftarı Yeşil Ordu Cemiyeti kurulmuştu. Çerkez Ethem, Yozgat isyanları sırasında Ankara’ya gidip gelirken tanıdığı cemiyete ağabeyi Reşid Bey aracılığıyla girmişti. Cemiyet de Çerkez Ethem’i kabul etmekle muhtemelen silâhlı bir güce kavuşmayı hedefliyordu. Yeşil Ordu Cemiyeti’nin bu şekilde güç kazanmasını, hatta kendi adını kullanarak yayılmaya başlamasını sakıncalı gören Mustafa Kemal, Dahiliye vekili ve cemiyetin kurucularından Hakkı Behiç’e (Bayiç) cemiyetin kapatılmasını emretti. Hakkı Behiç bunun o an için imkânsız olduğunu, ancak faaliyetlerinin yavaşlatılabileceğini bildirdi. Bunun üzerine cemiyet faaliyetlerini Ethem’in daha güçlü olduğu Eskişehir’e kaydırdı. Bu durumu fırsat bilen Ethem ise Eskişehir’de Büyük Millet Meclisi’ne karşı kendi liderliğini ve Bolşevikliği savunan Seyyâre-i Yeni Dünya adlı bir “İslâm Bolşevik gazetesi” çıkarmaya başladı. Ankara hükümeti durumdan büyük ölçüde rahatsız oldu ve 1920 sonbaharında Yeşil Ordu Cemiyeti’nin faaliyetlerini tamamen yasakladı. Ancak Bolşevizm’i savunan bir harekete muhalefeti, o günlerde çok ihtiyaç duyulan Moskova ile olan dostluğun bozulmaması için göze alamayan Mustafa Kemal Türkiye Komünist Fırkası’nı resmen kurdurdu. Ayrıca Ethem’in de muvafakatiyle Seyyâre-i Yeni Dünya gazetesini ve matbaasını Ankara’ya naklettirerek bunu yeni fırkanın gazetesi olarak neşrettirdi. Böylece Ethem ile Ankara arasında kısa sürecek bir sunî barış sağlandı. Fakat Eylül 1920’de kurulan İstiklâl mahkemelerine Ethem’in karşı çıkması tekrar çekişmelerin başlamasına sebep oldu.
Bu arada Ankara’da bütün milis kuvvetlerinin dağıtılıp düzenli ordunun kurulması üzerinde çalışmalar başlatılmıştı. Dahiliye Nezâreti bu amaçla yayımladığı bir tamimle Ethem’in gelişigüzel asker toplamasını yasakladığı gibi kendisine bağlı birliklerin Batı Cephesi Kumandanlığı emrine girmeleri istendi. Buna özellikle Ethem’in ağabeyleri Reşid ve Tevfik beyler itiraz ettiler. Her zaman ağabeylerinin tesirinde kalan Ethem de kendisini umum kuvâ-yı seyyâre ve Kütahya yöresi kumandanı ilân ederek daha önce oluşturulan Batı Cephesi Kumandanlığı emrine girmeyeceğini ilân etti. Batı Cephesi Kumandanı İsmet Bey (İnönü) ile Ethem Bey arasında çekişmeler başladı. Mustafa Kemal aralarını bulmak için heyetler gönderdiyse de bir netice alamadı. Sonunda düzenli ordunun emrine girmek istemeyen Ethem’e karşı kuvvete başvuruldu. Bunun üzerine Kütahya’dan Gediz’e çekilen Ethem, I. İnönü Savaşı sırasında Yunanlılar’la iş birliği yaptı. Ardından da birliklerini dağıtarak kardeşleriyle birlikte Yunanlılar’a sığındı veya kendi ifadesiyle “bir protokol yaparak” Yunan işgali altında bulunan Türk topraklarına geçti. Ankara İstiklâl Mahkemesi ise Ethem ve kardeşlerini vatana ihanet suçuyla yargılayarak 9 Mayıs 1921’de gıyaben idama mahkûm etti.
Bir süre Salihli’de Eşref Bey çiftliğinde kalan Çerkez Ethem İzmir’in kurtarılmasından biraz önce Yunanlılar tarafından Atina’ya götürüldü. Oradan Suriye’ye geçti, çeşitli bölgelerde ikamet ettikten sonra Amman’a yerleşti. 1938’de yurda dönmesi için af çıkarılmasına rağmen dönmedi ve 7 Ekim 1949’da Amman’da öldü.
Kaynak: İslam Ansiklopedisi