Alp Bilge Kağan

Alp Bilge Kağan, Boy Kağan ya da tam adıyla Ay Tengride Kut Bolmış Alp Bilge Kağan, 808-821 yıl arasında Uygur Kağanlığı’nı 13 yıl yöneten Uygur kağanıdır. Dönemine göre, tahtta uzun süre kalmasının yanında diktirdiği üç dilli Karabalsagun Yazıtı sayesinde, hayatı hakkında sadece Çin kaynaklarından değil, bu yazıttan da birçok bilgi edinilebilmektedir. Çin kaynaklarında kişisel adı 保義可汗 şeklinde yazılır, Bǎoyì kè hán biçiminde transkript edilen bu ad Rus Türkologlar tarafından Boy Kağan (Boyhan) olarak çevrilmiştir. Döneminde özellikle devlet yönetiminde aygucı etkin bir rol oynamış, Kağanlık Aygucısı Inançu Külüg Çigsi dönemin Uygur siyasetinin en önemli figürlerinden biri hâline gelmiştir.

Külüg Bilge Kağan’ın ölümünden sonra, Türk Toyu toplanarak Alp Bilge’yi kağan olarak atamıştır. Alp Bilge, egemenliğinin ilk yıllarında Çin’in boyunduruğu altında kalsa da zamanla bağımsız politikalar takip etmeye başlamıştır. Kağanlığı boyunca, Çin sarayından bir prensesle evlenme arzusunu sürekli yenilese de Çin tarafı bu evlilik bağına olumlu yanıt vermemiştir. Kağan bu istediğini gerçekleştirebilmek için Manici rahipleri aracı olarak kullanmak istese de, onlar kağanı bu isteğinden vazgeçirmiştir. Çin İmparatoru’nun kağana kızını vermek istememesinin bahanesi olarak, Çin hazinesinin bu denli büyük bir düğünü yapacak güce sahip olmaması gösterilmiştir. Bu duruma sinirlenen Alp Bilge Kağan, Çin sınırına 3.000 Uygur atlısı yığarak Çin imparatorunu tehdit etmiş olsa da, bir savaşa giremeyecek kadar zor durumda olan Çin sorunu diplomatik yollardan çözmeye çalışmıştır. Ancak, Çin’de Konfiçyüstçülerin saldırısına uğrayan Maniler yüzünden iki ülke arasındaki ilişkiler daha da bozulmuştur. Tüm bu olayların ardından, imparator bu evliliği tesise mecbur kalsa da, 821 yılında, Çin ile imzalanacak antlaşma öncesinde Alp Bilge Kağan ölmüştür.

Bu kağanın diğer Uygur kağanları dikkate alındığında önemli bir özelliği de, Karabalagasun Yazıtı’nı kendi adına diktirmiş olması sayesinde, kendisiyle ilgili bilgilerin doğrudan bir Türk kaynağından edinebiliyor olmasıdır.