Kut’ül Amare Zaferi

29 Nisan 1916 Türk’ün Kutlu Zaferi ;İngilizlerin çanakkale Savaşından sonra Türklere 2. yenilgisi olarak tarihe geçmiş Büyük ZAFER

Kut’ül Amare Zaferi, Basra, Bağdat, Musul gibi Osmanlı Devletinin kadim vilayetlerini içeren Ortadoğu topraklarında 20. yüzyılın başında rekabet olabildiğince artmıştı. Zengin petrol kaynaklarının yer aldığı bu topraklar stratejik ve jeopolitik bakımdan son derece önem arz etmekteydi. Büyük güçlerin iştahını kabartan Irak bölgesi, Ortadoğu’yu Uzakdoğu’ya bağlayan yollar üzerinde olmasından dolayı İngilizlerin ilgisini çekmekteydi 1. Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler bölgeyi tamamen ele geçirmek için planlı bir şekilde hareket etmişler ve bu harekâtı Mezopotamya seferi olarak adlandırmışlardı. İngiltere, Osmanlı Devleti savaşa girmeden önce, Basra Körfezi’nde yığınak yapmaya başlamıştı. Aslında İngilizlerin bu teşebbüsü savaşın gidişatına dair öngörülerini de ortaya koymakta idi. Nitekim Kasım 1914’de Hindistan’dan getirdikleri birlikleri Fav adasına çıkararak Basra’ya doğru ilerleyen İngilizlere, Irak Cephesi’nde yeterli birlikler bulundurmayan Osmanlı Devleti engel olamamıştı. İngilizler fazla dirençle karşılaşmadan Basra’yı ele geçirmiş ve ileri harekâta devam ederek 9 Aralık 1914’te Fırat ve Dicle nehirlerinin birleştiği Kurna Mevkii’ni işgal etmişlerdi. İngilizlerin kuzeye doğru ilerlemesi karşısında alarma geçen Osmanlı Genelkurmayı bölgeye Süleyman Askerî Beyi gönderdi. Daha sonra Kafkas Cephesi’nden Teşkilat‐ı Mahsusa birliklerinden “Osmancık” taburu bölgeye kaydırıldı. Ayrıca bölgedeki aşiretlerin organize edilmesi hedeflendi.

İngilizler, 1915 yılı boyunca Bağdat’ı ele geçirmek üzere planladıkları Mezopotamya seferi çerçevesinde Kurna, Şuaybe, Amare, Nasıriye ve Ku‐tü’l Amare savaşlarını kazanarak bu bölgeleri işgal etmişlerdi. Gün geçtikçe kritik bir hal alan Irak Cephesi’nde İngiliz ilerleyişini durdurmak için Osmanlı yetkilileri daha fazla birlik sevk etmek zorunda kaldı. Nitekim Albay Nureddin Bey’in Irak ve Havalisi Komutanı olarak bölgeye gelmesinden sonra İngilizler Selmanpak muharebelerinde ancak durdurulabildi.

Irak Cephesi, irili ufaklı bir dizi muharebenin içeren son derece karışık bir cephedir. Bu cephede zaman zaman kesintiler olsa da muharebeler sava şın sonuna kadar devam etti. Irak Cephesi’nde savaşan tarafların (Osmanlı‐ İngiltere) ordularında, komuta kademesinde sık sık değişiklikler yaşanmıştı. Bölgeye Cavit Paşa’dan sonra Süleyman Askeri, Nureddin Bey ve Halil Bey gibi komutanlar gönderilmiş en son buradaki birlikler 1915 sonbaharında teşkilatlanmasını tamamlayan 6. Ordu’nun çatısı altında birleştirilmiş ve Ordu komutanlığına Alman General Colmar von der Goltz Paşa atanmıştı. Aynı şekilde bölgede birçok İngiliz komutan sırasıyla görev almıştı. İngilizler Şubat ayında Mısır’dan 12. İngiliz Fırkası’nı Basra’ya göndermişler ve Irak Seferî Kuvvetleri’ni kolordu seviyesine çıkarmışlardı. Nisan 1915’te sağlık nedeniyle ayrılan General Barret’in yerine General Sir Charles V.F. Townshend atanmıştı. İngiliz ilerleyişinin Selmanpak’da  durdurulmasından sonra General Townshend komutasındaki İngiliz birlikleri Kut Kalesi’ne çekilmişti.

A.  KUT MUHASARASI (3 ARALIK 1915–29 NİSAN 1916)

Aralık 1915’in ilk haftasından itibaren başlayan Kut kuşatması yaklaşık beş ay devam etmişti. Yaklaşık iki aylık erzak stoku bulunan General Townshenda, çevredeki İngiliz birliklerinden beklediği yardım bir türlü ulaşamamıştı. Kış aylarında hava şartlarının kötü olması, Dicle nehrindeki taşkınlar ve sel baskınları İngiliz ordusunun direncini iyice azaltmıştı. Bir‐ çok kere tekrarlanan huruç harekâtı büyük kayıplarla neticelenmişti. Türk tarafında ise Nureddin Bey’in planını devam ettiren Halil Bey’in çevreden gelecek yardımları engellemeye yönelik kuşatma stratejisi sonuç vermeye başlamıştı. Kut şehrinde sıkışmış Townshend’a yardıma gelen General Aylmer komutasındaki İngiliz birlikleri ile Türkler arasında en şiddetli muharebeler Felâhiye’de yaşanmıştı. Ancak bu saldırılar her defasında püskür‐ tülmüştü. Mart 1916’dan itibaren yardım umutları tükenen İngiliz ordu sunun komutanı General Townshend, askerlere dağıtılan günlük iaşe mik‐ tarını azaltsa da açlık tehlikesi baş göstermişti. Yeterli beslenemediği için direnci azalan askerlerde çeşitli psikolojik ve salgın hastalık vakaları meydana gelmişti. Her gün ölüm oranı yükseliyordu. Özellikle  ordunun  yarı‐ dan fazlasını oluşturan Hintli askerlerin durumu daha kötüydü. Bu askerler bir yandan Osmanlı propagandasına maruz kalıyor bir yandan da kendi komutanları tarafından at ve katır eti yemeye zorlanıyordu. General Townshend, askerlerini beslemek için süvari birliğinin atlarını ve nakliye hizmetlerine ait hayvanları kestirerek askerlere dağıtmıştı. Hintli askerlerin tepkilerini azaltmak için de Hindistan sömürge yönetimi vasıtasıyla Hintli askerlerin savaşta at ve katır eti yemesi için dini otoritelerden izin alınmıştı.

Bu arada Nisan ayı içerisinde Osmanlı komuta kademesinde önemli bir gelişme yaşanmıştı. Tifüse yakalanan 6. Ordu komutanı 72 yaşındaki Goltz Paşa 18‐19 Nisan 1916 gecesi Bağdat’ta vefat etmiş, yerine ise vekâleten Halil Bey atanmıştı. Doğrudan yardım ve erzak ulaştıramayan çevredeki İngiliz birlikleri, General Townshend’ın ısrarlı yardım çağrıları karşısında, yeni bir çare olarak uçaklar ile havadan ikmal yapmaya çalışmışlardı. Havadan ikmal denemelerini oluşturan bu faaliyetler genelde tam isabetli olmamıştı. Hatta 16 Nisan’da başlayan bu ikmal teşebbüslerinde erzak çuvallarının Türk tarafına düştüğü İngiliz hatıralarında da geçmektedir.  Bu  arada Türkler tarafından birkaç İngiliz uçağı düşürülmüştü. Türk tarafının ateşine maruz kalan İngiliz pilotlar daha yüksekten uçmuşlar ancak bu sefer de rüzgârın etkisiyle yere bıraktıkları un çuvalları ve diğer erzaklar çoğu zaman karşı tarafa düşmüştü. Irak Cephesi’nde kuşatmaya bizzat katılan yedek subay Abidin Efendi, 16 Nisan 1916 tarihli günlüğünde İngiliz tayyaresinin sabahtan akşama kadar erzak ve un taşıdığını ifade etmiş, bir tayyarenin üç çuval taşıyabildiğini bunlardan da ikisinin  Türk tarafına düştüğünü kaydetmişti. İsmail Hakkı Efendi ise bazı un çuvallarının tahkimat bölgesine yani tarafsız bölgeye düştüğünü bu torbaların İngilizler tarafından alınmaması için durmadan ateş açtıklarını ifade etmişti. Yine tayyareden atılan un çuvallarından ikisinin, 103. Alay, 3. Tabur’un siperlerine düştüğünü ve tabur efradı beyaz halis undan ekmek yaparak afiyetle yediklerini de 13.Kolordu Komutanı Albay Ali İhsan hatıralarında bahsetmişti. Türk tarafının tüm engellemelerine rağmen Kraliyet Hava ve Deniz gücüne ait uçaklar tarafından 16‐29 Nisan tarihleri arasında içerisinde erzak, ilaç ve balık ağlarını içeren 8 ton kadar malzeme muhasara altındaki İngiliz birliklerine ulaştırılmıştı. Bu sınırlı ikmal kuşatmanın gidişatını değiştirmemişti ancak gelebileceğine dair umutların var olmasına katkı sağlamıştı. Bu ara‐ da İngilizlerin çektiği açlık ve sefalet hali karikatürlere de yansımıştı. Örne‐ ğin Servet‐i Fünûn dergisinin Alman mizah basınından iktibas ettiği aşağıdaki karikatürde General Townshend açlıktan “zayıf ve bîtâb” düşmüş şeklinde tasvir edilirken askerleri de “bir farenin peşinde” şeklinde gösterilmişti.

Hava ikmal denemeleri devam ederken İngiliz  yardım  kuvvetleri  son bir yardım umudu olarak 24‐25 Nisan tarihlerinde Dicle filosunda yer  alan en hızlı ulaştırma gemisi Julnar ile muhasara altındaki birliklere yardım ulaştırmayı planlamışlardı. Ancak bu plan da başarılı olamadı ve 270 tonluk erzak yüklü gemi Türkler tarafından personeli ile birlikte ele geçirilmişti.

Nisan ayında İngiliz kuvvetleri Kut’ta kuşatma altındaki birliklerini kurtarmak için dört kez saldırı yapmıştı. Bu saldırılarda Osmanlı tarafı 9 bin zayiat verirken İngilizlerin kaybı 20 bine çıkmıştı.  Nihayet  hatıratında “elinde dayanacak bir peksimet bile kalmadığını” ifade eden General Townshend’ın teslim olmaktan başka çaresi kalmamıştı. Ancak bunun hemen öncesinde Tesvîr‐i Efkâr gazetesinin 24 Nisan 1916 tarihli nüshasında Kut’taki kuşatmadan dolayı İngiliz basınında ve parlamentoda hükümete yönelik ciddi eleştirilerin olduğu dile getirilmişti. İngiliz basını ve  milletvekilleri  hükümetten küçümsedikleri Türklere karşı “ …koca İngiltere’nin, o bitmez tükenmez vesaiti, binihaye silahları, topları, tüfekleri ile neden bu kadar âciz ve nâçar kaldığı” soruyorlardı. Nitekim Sömürge Bakanı Chamberlain yaptığı açıklamada Irak’taki başarısızlığın müsebbibinin eski Irak Başkumandanı General John Nixon olduğunu beyan etmişti. Ayrıca yardıma gönderilen kuvvetlerin başarısızlığı nedeniyle Kutü’l Amare’nin düşmesinin beklendiği de tahmin ediliyordu. Nihayet Halil Bey’le gerçekleşen birkaç görüşme sonunda koşulsuz olarak Kut kasabasındaki tüm İngiliz birlikleri 29  Nisan  1916  tarihinde teslim olmuşlardı. Böylece Britanya tarihinde 1781  Yorktown  bozgunundan beri ilk kez bu kadar yüksek miktarda  bir  birlik  teslim  olmuştu.  Bu arada  İngilizler  esaretten  kurtulmak  için  para  teklifinde   bulunmuşlarsa   da bu tekliflerin hiçbirisi kabul edilmemişti. Halil Paşa, Irak Valisi ve 6. Ordu Kumandan Vekili sıfatıyla 29 Nisan 1916 tarihinde Dâhiliye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta beşi general olmak üzere beş yüz subay ve  on  üç  bin İngiliz askerini esir aldığını bildirmişti.

Kut kasabasını 3. Piyade Alayı teslim almıştı. Albay Nazmi (Solak) ko‐ mutasında ve bandonun çaldığı marşlar eşliğinde şehre giren Osmanlı askerleri şehirde güvenlik tedbirleri aldıktan sonra İngiliz askerlerinin tahliye ve esir alma işlemleri gerçekleştirilmişti. Günlerdir aç kalan İngiliz askerlerine ilk planda yiyecek, içecek ve sigaranın yanı sıra Hintli askerlere ayrıca

koyun eti ikram edilmişti. General Townshend başta olma üzere diğer komuta kademesi ve subayların teslim alınması ile ilgili bizzat Halil Bey de işlemlere nezaret etmişti. Generalin kılıç ve silahı kendisine iade edilip esir değil Osmanlı Devletinde padişahın misafiri olduğu ifade edilmişti. Nitekim bu sözde kalmayarak üç yıl boyunca kendisine rahat bir esaret hayatı yaşatılacaktı ve General Townshend da hatırlarında Türklere olan minnet‐ tarlığını ifade edecekti. Generalin özellikle İstanbul hayatı son derece renkli ve ilginçtir. Kuşatma boyunca yanından ayrılmayan ve kendisine çok sadık köpeği “spot”u da memleketine gönderilmesi için Halil Paşa’dan ricada bulunmuş bu isteği de geri çevrilmeyerek General Townshend’ın köpeği İngiltere’ye gönderilmişti.

 

A. ZAFERİN TARAFLARIN BASININA YANSIMASI

Osmanlı Devleti, Irak Cephesi’nde son derece hazırlıksız yakalanmıştı. Ancak bölgedeki zayıf askeri gücüne ve sınırlı imkânlarına rağmen, Çanakkale’den sonra, İngilizlere ikinci bir darbe indirmişti. Dünyanın en güçlü devletinin bir tümen askerinin kayıtsız şartsız teslim alınması İngilizler açısından gurur kırıcı idi. Bununla birlikte, Osmanlı Devleti açından da büyük bir onur ve sevinçti. Dolayısıyla Osmanlı yetkilileri böyle bir zaferi kazanmaktan duydukları sevinci tüm dünyaya ilan etmişlerdi.

Osmanlı ordusunun Çanakkale’de yazdığı destanın bir yenisi Irak Cep‐ hesi’nde gerçekleşmişti. Askeri yetkililer cephedeki askerin kahramanlığını yaşatmak ve diğer harp bölgelerindeki askerleri ve halkı motive etmek için bu destanları basının ve propaganda unsurlarının imkânları ile değerlendirmeyi ihmal etmemişti. Çanakkale’de kazanılan tecrübe ve Almanların verdikleri teknik desteklerle zafer görsel alanda ve yazılı basında olabildi‐ ğince yer almıştı. Başkumandanlık Vekâleti bu projeyi desteklemekteydi. Halil Paşa bir gecede tüm ülkede ve müttefik başkentlerde kahraman ilan edilmişti. Irak Cephesi’nden kazanılan bu başarı ve zafer vakit kaybedilmeksizin bütün imkânlarla basında duyuruldu. Genelkurmayın işin mutfağında olduğu Harp Mecmuası’nın Nisan 1332 sayısında Kutü’l Amare Zaferi hemen işlendi. 6. Ordu Komutanı Goltz Paşa’nın resmi kapaktan verildi. İkinci sayfada tam sayfa olarak Halil Paşa’nın resmi yer aldı. Aynı şekilde Nureddin Bey, diğer komutanların ve esir alınan başta General Townshend olmak üzere İngiliz komutanların resimlerine yer verildi ve çerçeve yazıla rında zaferin nasıl kazanıldığı ve Osmanlı ordusunun fedakârlığı, kahramanlığı ve azmi vurgulandı. Günlük gazeteler de bölgeden aldıkları haberleri ve genel karargâhın resmi tebliğlerini yayınladı. Özellikle Mayıs ayı boyunca Kut Zaferi ile ilgili birçok yazı, yorum, makale ve resim yayınlandı. Gazetelerin bir kısmı 29 Nisan günü telgrafın Başkumandanlık Vekâlet’ine gelmesinden sonra akşam için ilave baskı yaptıkları anlaşılmaktadır. Tanin gazetesi 30 Nisan tarihli nüshasında “dün akşam neşrettiğimiz ilavemizin suretidir” şeklinde başlık atarak aynı haberi tekrar vermişti.

Irak Cephesi’nde 29 Nisan 1916 tarihinde kazanılan Kutü’l Amare Zaferi, Harb‐i Umumi’de Osmanlı ordusunun zor şartlar altında ve imkânsızlıklar içerisinde, Çanakkale’den sonra İngilizlere karşı kazandığı ve bir İngiliz tümeninin bütün personeli ile birlikte esir alındığı bir zaferdir. Kut Zaferi yerli ve yabancı basında geniş bir şekilde yer bulmuştu. Basında önce muharebenin sonucu ve İngiliz ordusunun tümüyle esir edildiği kamuoyuna resmi tebliğle duyurulmuştu. Mayısın ilk günlerinden itibaren kuşatmanın detayları, zaferin nasıl kazanıldığı, İngiliz yardımlarının nasıl engellendiği, Osmanlı ordusunun kahramanlıkları, komuta kademesinin savaşın idaresindeki kabiliyetleri, başta General Townshend olmak üzere İngiliz asker ve subaylarının esir ediliş süreçleri ve toplu olarak esir fotoğrafları yer almıştı. Osmanlı basınında ilerleyen günlerde 6.Ordu komutanı ve erkânına gönde‐ rilen tebrik telgrafları yer almıştı. Özellikle Halil Paşa ve Enver Paşa’ya meclis, padişah ve diğer hükümet üyeleri tarafından tebrik telgrafları gönderilmiş ve bunlar cevapları ile birlikte basında yer almıştı. “Kutü’l Amare’nin Muzafferiyeti Etrafında” başlığı ile çıkan haberlerde müttefik devletler imparatorlarının Osmanlı yetkililerini kutlama mesajları ve onlara verilen cevabi telgraflar aynen verilmişti. Tebrik ve takdir mesajları günlerce yayınlanmıştır. Kut haberleri verilirken öncelikle başkent İstanbul’da ve taşrada yapılan kutlama törenleri, fener alayları ile halkın sevinci paylaşılmıştı. Anadolu ve Balkan şehirlerinde yapılan kutlamalar neticesinde zaferi kazanan askeri ve mülki erkâna tebrik telgrafları gönderilmişti. Bu kutlamalara en  güzel örnek kuşatmanın meşakkatine aylarca katlanan Bağdat ahalisinin yaşadığı sevinçtir. 6. Ordu karargâhının bulunduğu Bağdat’ta üç gün üç gece yapılan kutlamaların detayları Sabah gazetesinde yer almıştı.

Sabah’ta çıkan “Kutü’l Amare’nin Sükûtundan Sonra” başlıklı haberde Osmanlı ordusunun kazandığı Kutü’l Amare Zaferi’nin bütün dünya mat buatında haber olduğu ve konunun ehemmiyetine dair haberler çıktığı ifade edildikten sonra hadisenin Bağdat’ta duyulması ile birlikte halkta bir sevinç tufanı meydana geldiği ve parlak bir tezahürat yapıldığı bildirilmişti. Bağdat’ta çıkan yerel gazeteleri kaynak olarak veren Sabah gazetesi şehirde üç gün üç gece şenlik yapıldığını belirtmişti. Belediyenin organize ettiği şenliklerde fener alayları, kayık tenezzühleri, müsamereler ve öğrencilerin gösterileri yer almıştır. Bağdat’ta neşredilen Sada‐yı İslam gazetesinin detaylarını verdiği törende 6. Ordu komutanı ve askerleri sevinç gösterileri arasında selamlanmıştı. Goltz Paşa’nın mezarı başında bir anma töreni düzenlenmişti. Mülki ve askeri makamların nutukları ile tören sona ermişti.

Buna ilaveten, daha önce Sadayı İslam’da çıkan “Kutü’l Amare Muhasa‐ rası” başlıklı makale Servet‐i Fünunʹun 25 Mayıs 1916 tarihli sayısında tekrar yayınlanmıştı. Makalede İngilizlerin teslim  oluş  süreci  anlatıldıktan  sonra ilginç  tespitlerde bulunulmuştu.  Bunlardan  ilki:  “…günde dört buçuk milyon

sterlin sarf eden zengin İngiliz milletine mensup bir ordunun, İngilizlerin âleme tatbik etmek istedikleri (aç bırakmak) politikasının bir ceza‐yı manevisi olarak açlık‐ tan terk‐i silah eyle[diği]” yönündeydi. Diğeri ise İngilizlerin Kutü’l Amare yenilgisinin    batı   cephesindeki    başarısızlıklarına    kıyasen    daha    maliyetli   olduğu şeklindeydi. Bu maliyeti anlatmak için de şu iddialı cümleye yer verilmişti: “Kutü’l Amare mağlubiyeti, İngiliz cihangirliğinin Fatiha‐i indirası olacaktır”. Yani Kutü’l Amare Zaferi İngilizlerin dünya hükümdarlığına son verecek olayın ilk adımı olarak değerlendirilmişti.  Bunun  dışında  dikkat çekilen bir husus da böyle bir  zaferin  Hazreti  Peygamberin  doğum  gününe  rast gelmesi idi.

30 Nisan akşamı, Başkent İstanbul’da haber duyurulur  duyulmaz İtfaiye ve Merkez Muhafaza Tabur mensupları, ellerinde meşaleler ile askeri bando eşliğinde Harbiye Nezareti’nin önünde Beyazıt Meydanında topla‐ narak Osmanlı ordusunun Kutü’l Amare’deki başarısını kutlamışlar; İs tanbul halkı da bu gösteriye katılarak töreni icra edenleri coşkuyla alkışla‐ mışlardı. 1 Mayıs akşamı da Üsküdar’daki çeşitli okul talebeleri tarafından “muhteşem bir fener alayı” tertip edilmiş, halkın ve memurların katılımı ile bando eşliğinde caddelerden geçilerek hükümet konağı, belediye dairesi ve Selimiye Kışlası önünde tezahürat yapılarak Osmanlı ordusu tebrik edilmiş ve başarılarının devamı temenni edilmişti. İstanbul’da ve taşrada yapılan kutlamalar ile birlikte Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’nda kader birliği yaptığı müttefikleri de bu sevince ortak olmuşlardı. Özellikle Viyana, Berlin ve Sofya gibi başkentlerde ve diğer şehirlerde günlerce sevinç gösterileri yapılarak Osmanlı ordusunun kazandığı büyük zafer kutlanmıştı. Bu gösteri ve kut‐ lamalara dair haberler, Osmanlı basınında sıklıkla yer almıştı.

Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa Mabeyn‐i Hümayun vasıtasıyla Sultan V. Mehmed Reşad’a Kut muhasarasının başarıyla sona erdiğini ve General Townshend’ın komutasındaki 13.300 mevcutlu İngiliz ordusunun harp esiri olarak teslim alınmaya başlandığını ifade ederek Os‐ manlı ordusunun kazandığı bu zaferden ordular başkumandanı padişahı haberdar etmiş ve daha pek çok zaferler kazanmayı Cenab‐ı Allah’tan niyaz ederek tebriklerini sunmuştu. Sultan Reşad da aynı gün Kutü’l Amare Zafe‐ ri’ni müjdeleyen telgrafı aldığını ve aylardan beri düşman karşısında meta‐ netle savaşan Osmanlı ordusunun askerinden kumandanına kadar bütün fertlerini tebrik ettiğini ve başarılarının devamı için duacı olduğunu ifade etmişti.

Meclis‐i Mebusan Reisi Hacı Adil Bey, Kutü’l Amare Zaferi’ni kazanan

6.Ordu Kumandan Vekili Halil Paşa’ya telgraf göndererek samimi tebrik ve dualarını ifade etmişti. Enver Paşa’nın Kutü’l Amare Zaferi ile ilgili telgrafı mecliste okunarak meclisin orduya olan şükranları ifade edilmişti. İlerleyen günlerde kuşatmayı başarıyla yürüten 6. Ordu personeline, kahramanlık gösteren birliklere ve kumandanlık erkânına çeşitli ödüller takdim edilmişti.

Osmanlı idarecilerinin ve ordu mensuplarının karşılıklı tebrik ve kutla‐ malarından sonra müttefik devletlerin askeri ve mülki makamlarından da çeşitli kutlama mesajları gelmiş ve bu mesajlar basında genişçe yer bulmuş tu. Alman imparatoru II. Wilhelm Sultan Reşad’a gönderdiği telgrafta Ku‐ tü’l Amare’nin geri alınmasından duyduğu sevinci dile getirmiş ve bu zafe‐ rin de tıpkı Gelibolu gibi tarih boyunca Alman‐Osmanlı dostluğunun bir göstergesi olarak anılacağını belirtmiştir. Alman İmparatoru’ndan sonra Alman Genelkurmay Başkanı General Falkenhaym da Enver Paşa’ya gönderdiği mesajında Türk ordusu ile iftihar ettiğini ifade etmişti. Milli Ajans’ın geçtiği haberlere göre Bulgar Genelkurmay Başkanı General Jekov, Enver Paşa’ya gönderdiği tebrik telgrafında Bulgar ordusu namına kazanılan zaferden duyduğu sevinci ifade etmiş ve kahraman Osmanlı ordusunu tebrik etmişti. Avusturya‐Macaristan İmparatorluğu’ndan Karl Pollak Rainhenberg şehrinden Dâhiliye Nezareti’ne tebrik telgrafı göndermişti. Aynı şekilde Viyana Belediye Başkanı da tebriklerini iletmiştir. Saksonya Kralı da Berlin Sefareti aracılığıyla tebriklerini ve Osmanlı ordusu hakkındaki övgülerini iletmişti Müttefik ve tarafsız devletlerin askeri ve mülki idarecileri ve basın temsilcileri Kutü’l Amare’deki Osmanlı zaferini tebrik etmişler ve Osmanlı Devleti ile müttefik olduklarından dolayı duydukları sevinci paylaşmışlardı. Berlin Sefareti, Berlin’de zaferin duyulmasından sonra “iti‐ barlı” birçok kişinin bizzat sefarethaneye gelerek ya da yazılı olarak tebriklerini ilettiğini İstanbul’a bildirmişti. Bu tebrik mesajları Mayıs’ın ilk iki haftası boyunca devam etmişti. Kutü’l Amare başarısından sonra Osmanlı müttefikleri arasında yer alan Prusya’nın Konningberg şehrinde askeri orkestra müdürü Paul İvan tarafından Kutü’l Amare Zafer  Marşı bestelenmiş ve padişah Sultan Reşad’a takdim edilmişti.

Kaynaklar

http://kizilaytarih.org/dosya006.html