Malkoç Yavuz Ali Paşa

Malkoç Yavuz Ali Paşa Bosnalı yeniçeri ağası Salih Ağa’nın kardeşinin oğludur. Enderun’a çırak olarak girip eğitimini orada görmüş ve buradan silahtar olarak çıkma yapmıştır.

Saraydan çıkması ise Temmuz 1601’de Mısır valiliği görevini alması şeklinde olmuştur. Mısır valisi iken 23 Eylül 1603’te III. Mehmed’in sadrazam Yemişçi Hasan Paşa’yı azledip hemen sonra idam ettirmesinden sonra divanda yetenekli ve faal bir vezirin olmadığı görülmüş ve Mısır’da vali olan Yavuz Ali Paşa sadrazamlık görevine en uygun devlet adamı olduğu kabul edilmiştir. Mısır’a haberci gönderilip Yavuz Ali Paşa’ya acele Mısır’dan gelip sadareti alması için haberci gönderilmiştir. Yavuz Ali Paşa İstanbul’a gelene kadar sadaret kaymakamı olarak Kasım Paşa görevlendirilmiş ve mühr-ü hümayun İstanbul’a yaklaşana kadar geçici olarak hazine-i hümayunda saklanmıştır. Mısır’dan karayolu ile Halep yolu ile gelen Yavuz Ali Paşa’nın devlet başkentine yaklaştığı haberi gelince mühr-ü hümayun ona gönderilmiştir.

Yavuz Ali Paşa daha İstanbul’a ulaşmadan III. Mehmed 21 Aralık 1603’te öldü. Onun yerine padişah olarak oğlu 14 yaşında bulunan I. Ahmet tahta geçirildi. I. Ahmet’in yaşı küçük olduğu için o zaman kadar gelenek olan sancak beyliği görevi yapmamıştı. I. Ahmed’in cülus gününden bir hafta sonra yeni sadrazam olarak Yavuz Ali Paşa İstanbul’a ulaştı. Yavuz Ali Paşa 1.200.000 altın meblağa varan iki yıllık Mısır hazine katkısını ve Halep hazine katkısını da birlikte getirmişti. Bu hazineden 700 bin altın cülus bahşişi olarak Kapıkulu ocaklılarına dağıtıldı.

Yavuz Ali Paşa İstanbul’a yetiştiği zaman Osmanlı orduları iki cephede, batıda Avusturya ve Engürüs (Macaristan) ve doğuda İran cephesinde sefer halindeydi. Ayrıca Anadolu’da Celali isyanlarının sonu gelmemişti. Yavuz Ali Paşa önce bir dizi önlemler alarak İstanbul şehrine bir iç düzen getirmeye çalıştı. Narh işlerini ve çarşı pazar denetlemesini çok sıkı olarak yapmaya başladı. Bu önlemlere uymayanlar için ağır cezalar uyguladı. Bu sıkı disiplinli önlemler arasında halkın akşam hava karardıktan sonra sokağa çıkması yasaklanması da bulunmaktaydı.

Yeni sadrazam Avusturya ve İran seferleri için iki değişik Serdar-ı ekrem görevlendirilmesini ve kendinin İstanbul’da kalarak koordinasyonu sağlayıcı olarak kalmasını istemekteydi. Fakat genç padişah mutlak olarak Sadrazamın Avusturya cephesi serdar-ı ekremi olmasını irade etti. Osmanlı ordusu 1604 ilkbaharında Avusturya seferi için görkemli bir törenle harekete geçti. O zamana kadar kaptan-ı deryalık yapan ama İran cephesinde tecrübesi olan Cığalazade Yusuf Sinan Paşa ise İran seferi serdarı olarak daha az görkemli olarak sefere başladı.

I. Ahmed genç ve tecrübesiz bir hükümdar olduğu için etrafındaki yakın danışmanlarına çok dayanmaktaydı. Bunlar arasında karar ve görev atamalarında baş danışmanı hocası Mustafa Efendi idi. Genç hükümdarın aldığı bazı kararlar ve yaptığı atamalar sadrazamın selahiyetlerini kıracak bir şekilde idi. Yavuz Ali Paşa I. Ahmed’in bu tutumundan aksi etkilenmekteydi. Ayrıca ordu Balkanlarda ilerlerken Yavuz Ali Paşa hasta düşmüştü. Uzunçarşılı, sadrazamın bu hastalığına hükümdarın aldığı aksi kararların neden olduğuna yorumlamaktadır. Ordu, ileri ordugahı olan Belgrad’a 26 Temmuz 1604’te geldiğinde geçirdiği hastalıktan Yavuz Ali Paşa beklenmedik bir şekilde öldü.