Devleti Aliyyei Osmaniyye’de Eyalet Sistemi

Devleti Aliyyei Osmaniyye’de Eyalet Sistemi, en üst düzey idari birimiydi. Eyaletler, beylerbeyi olarak adlandırılan bir vali tarafından yönetiliyordu. Eyaletler sancaklara ve sancaklar da kazalara bölünüyordu.

İlk Osmanlı kaynaklarında beylerbeyi, taşrada muayyen bölgelerdeki timarlı sipahilerin kumandanı olarak geçer; doğrudan beylerbeyi idaresi altındaki böyle bir askerî teşkilâta İlhanlılar ve Selçuklular’da da rastlanır. Orhan Gazi babası Osman Bey zamanında, Alâeddin Paşa kardeşi Orhan Gazi’nin saltanat sırasında, Süleyman Paşa da yine babası Orhan Gazi döneminde sancak beyi olarak kabul edilmektedir. Orhan Gazi (1324-1362) oğlu Şehzade Murad’ı lalası Şahin’le Rumeli’ye göndermiş (1357) ve sonraları orada sancak beyleri ortaya çıkmıştır. Rumeli’de fethedilen bütün topraklar Lala Şâhin’in sorumluluğuna verilince kendisi beylerbeyi unvanını almıştı; bu arada Evrenos Bey de düzensiz gazi akıncı kuvvetlerinin başında uç beyi olarak bulunuyordu. Rumeli beylerbeyi ile diğer uç beyleri arasındaki rekabet, II. Mehmed dönemine kadar Osmanlı tarihinin en önemli meselelerinden biri oldu. Fakat Rumeli beylerbeyi, Osmanlı kuvvetlerinin fiilî kumandanı sıfatıyla bir müddet daha tek beylerbeyilik makamı olma özelliğini korudu. 1385-1387 yılları arasında Vezir Çandarlı Hayreddin, I. Murad’ın Anadolu’da kalmaya mecbur olduğu sıralarda paşa unvanı ile aynı zamanda bütün Rumeli kuvvetlerinin kumandanlığına tayin edildi. Bu şekilde Anadolu ve Rumeli’de giderek meselelerin büyümesi, sorumluluk bölgelerinin genişlemesi, Boğazlar esas alınıp devletin iki büyük idarî kısma ayrılması ile sonuçlandı. Rumeli ve Anadolu beylerbeyilikleri ortaya çıktı; bu ise devletin idarî yapısının bel kemiğini teşkil etti. 1393’te Yıldırım Bayezid Anadolu’dan ayrılıp Rumeli’ye geçmek zorunda kaldığında Kara Timurtaş Paşa’yı Ankara’da Anadolu beylerbeyi olarak bıraktı. Babasının sağlığında Yıldırım Bayezid de Kütahya ve civarındaki bu uç bölgesinde idareci olarak görev yapmıştı. İki beylerbeyiliğin ortaya çıkışından sonra da Rumeli beylerbeyi, divan toplantılarına katılıp vezirlerle bir arada oturmak, diğer beylerbeyiler arasında ön sırada bulunmak gibi devlet teşkilâtında önde gelme özelliğini korudu. II. Mehmed’in saltanatı döneminde Mahmud Paşa, Kanûnî Sultan Süleyman zamanında da Makbul İbrâhim Paşa vezîriâzamlığı Rumeli beylerbeyiliği ile birlikte yürütmüşlerdi.

Anadolu’daki beylerbeyilikler geleneksel idarî modeller çerçevesinde teşkil edilmişti. Yeni beylerbeyiliklerin çekirdeğini oluşturulan Anadolu’daki uç vilâyetleri hânedana mensup şehzadelerin idaresine veriliyordu. Kurulan üçüncü beylerbeyilik olan ve Amasya-Tokat bölgesini içine alan Rum beylerbeyiliği, I. Bayezid döneminde beylerbeyi ve paşa unvanı ile anılan, bölgenin idaresinden gerçek anlamda sorumlu lalaların gözetimindeki şehzadelerin idareci olarak bulundukları uç bölgesinden doğmuştu. Timur istilâsı ve ardından Şâhruh Mirza’nın tehdidi Osmanlılar için bu bölgenin önemini oldukça arttırdı. Canik ve Trabzon bölgesindeki yeni fetihlerle bu idarî bölgenin sınırları genişledi. Ayrıca 1468’de fethinden sonra bir şehzade ile lalasının idaresi altına verilen Karaman vilâyeti daha sonra bir beylerbeyilik halinde gelişti. 1514’te Hüsrev Paşa Karaman beylerbeyi unvanını taşımaktaydı. Rumeli beylerbeyiliğine dahil Bosna uç vilâyetinin bir beylerbeyilik olarak gelişmesi, 1463’ten 1580’e kadar bir asırdan fazla sürdü. Gelecekteki fetihler ve uç sancaklarının özel şartlarına bağlı bazı değişiklikler olmakla birlikte Osmanlılar fetih öncesi sınırları ve özellikle ilk vilâyet bölümünü korudular. Ardından sancakları beylerbeyilikler olarak yeniden düzenleyip daha serbest bıraktılar ve şartlara göre sınırları birleştirdiler.

I. Selim’in fetihlerinden sonra Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz’ı içine alan Arap vilâyeti, Alâüddevle vilâyeti (fethi 1515) ve Diyarbekir vilâyeti (fethi 1517, ilk tahriri 1518) kuruldu. 1520 tarihli bir vesikaya göre Rumeli vilâyetinde otuz, Anadolu vilâyetinde yirmi, Karaman’da sekiz, Rum (Amasya-Tokat) vilâyetinde beş, Arap vilâyetinde on beş, Diyarbekir vilâyetinde ise dokuz sancak bulunuyordu. Ayrıca burada, Güneydoğu Anadolu’daki yirmi sekiz aşiret müstakil livâ veya sancak şeklinde zikredilmiştir.

Kanûnî Sultan Süleyman’ın ilk saltanat yıllarında meydana gelen olayların tesiriyle Arap vilâyeti yeniden düzenlenerek Halep, Şam ve Mısır beylerbeyiliklerine ayrıldı. Alâüddevle vilâyetine de 1522’de bir Osmanlı beylerbeyi tayin edildi. 1533’te Cezayir beylerbeyiliği kurularak idaresi aynı zamanda kaptanıderyâlığa getirilen Barbaros Hayreddin Paşa’ya verildi. Böylece deniz uç bölgesinin bir beylerbeyilik haline dönüşmesine, özellikle Andrea Doria’nın Koron’u zaptı ve İmparator V. Karl’ın Akdeniz’deki Haçlı faaliyetleri hız kazandırmış oluyordu. 1534’te bir Batı raporuna göre Osmanlı Devleti’ndeki beylerbeyilikler, deniz beylerbeyiliği olarak Cezayir ile Rumeli, Anadolu, Karaman, Amasya-Tokat (Rum), Alâüddevle, Diyarbekir, Şam ve Mısır’dan ibaretti.

Kanûnî Sultan Süleyman zamanındaki yeni fetihler daha başka beylerbeyiliklerin de teşkiline yol açtı. Asya kesiminde 1534’te Azerbaycan ve Bağdat, Ağustos 1548’de Van, 1534’te Erzurum, Eylül 1549’da Akçakale; Rumeli kesiminde Ağustos 1541’de Budin, 1552’de Tımışvar beylerbeyilikleri teşkil edildi. Fetihten hemen sonra buralara derhal bir beylerbeyi tayin edilerek Kanûnî döneminde yeni bir uygulama getirilmiş oldu. 1568’de Rumeli beylerbeyiliğine bağlı Kefe sancağı, Volga havzasına planlanan Astarhan (Hacıtarhan) seferi dolayısıyla bir beylerbeyilik haline getirildi. 1571’de fethinden sonra Kıbrıs’ın korunması için büyük kuvvetlere ihtiyaç duyulduğundan Lefkoşe beylerbeyilik merkezi oldu ve buraya Alâiye, Tarsus, İçel, Sîs ve Trablusşam sancakları bağlandı. Birçok beylerbeyilik de 1578-1590 Osmanlı-Safevî mücadelesi sonucu Kafkasya topraklarının fethiyle teşkil edilmiş, ancak geçici askerî gayelerle oluşturulan bu beylerbeyiliklerden yalnızca Çıldır ve Kars, I. Abbas’ın idaresindeki Safevî karşı saldırılarından sonra da ayakta kalabilmişti.

1609 tarihli Ayn Ali Efendi’nin verdiği listede imparatorlukta otuz iki eyaletin adı zikredilmektedir. Bunlardan yirmi üçü timar sisteminin uygulandığı normal eyaletler olup Rumeli, Anadolu, Karaman, Budin, Tımışvar, Bosna, Cezâyir-i Bahr-i Sefîd, Kıbrıs, Dulkadır (eski Alâüddevle vilâyeti veya Maraş), Diyarbekir, Rum, Erzurum, Şam, Trablusşam, Halep, Rakka, Kars, Çıldır, Trabzon, Kefe, Musul, Van ve Şehrizor’dur. Dokuz eyalet ise sâlyâneli eyalet olup bunların yıllık vergi gelirleri timar olarak dağıtılmaz, doğrudan doğruya hazine adına toplanırdı. Beylerbeyiler, mahallî askerler ve diğer görevlilerin ücretleri eyaletin bu yıllık vergi gelirlerinden karşılanır, kalan kısım ise İstanbul’a gönderilirdi. Bu sâlyâneli eyaletler Mısır, Bağdat, Yemen, Habeş, Basra, Lahsâ, Cezâyir-i Garb, Trablusgarp ve Tunus idi.

Koçi Bey tarafından verilen ve 1640’lara ait olduğu sanılan listede tek fark, Karadeniz kıyılarını tehdit eden Kazaklar’ın akınlarını durdurmak maksadıyla kurulan Özü eyaletinin ilâve edilmiş olmasıdır. Bu eyalet, Tuna ve Karadeniz’in batı kıyılarındaki sancakları içine almaktadır. Her iki listede de 1596’daki fetihlerden sonra teşkil edilmiş olmalarına rağmen Kanije ve Eğri eyaletleri zikredilmemiştir. Kâtib Çelebi’nin Cihannümâ’sında da Adana eyaletinin ilâvesi, Karaman yerine Konya, Rum yerine Sivas, Dulkadır yerine Maraş isimlerinin kullanılması gibi farklılıkların dışında aynı eyaletlere rastlanır.

Beylerbeyilik için eyalet teriminin kullanılması, XVI. yüzyılın sonlarında yaygınlık kazanmaya başlamış olmakla birlikte eski vesikalarda genel anlamıyla da olsa bu tabire tesadüf edilmektedir. Ayrıca yeni dönemde önemli eyaletlere, iki tuğlu beylerbeyilerin görev yaptığı komşu eyaletler üzerinde belirli bir nüfuza sahip vezir rütbeli ve üç tuğlu beylerbeyiler tayin edilmiştir. Yine bu dönemlerde genel eğilim, Gürcistan ve Azerbaycan bölgelerinde 1578’den sonra görüldüğü gibi askerî bakımdan daha yakından ilgilenmeyi kolaylaştıran küçük beylerbeyilikler oluşturmaktı. Suriye’de dördüncü eyalet olan Sayda, 1614’te bölgeyi daha iyi kontrol edebilmek maksadıyla kurulmuştu.

Bir eyalet, sancak beyinin idaresi altında sancak veya livâ denilen idarî birimlerden meydana geliyordu. Sancak daima temel bir idarî birimdi ve beylerbeyinin bizzat kendisi “paşa sancağı” adı verilen merkez sancakta bulunuyordu. Onun hassı olarak her sancaktan bazı yerler ve kasabaların gelir kaynakları tahsis edilmişti. Bir beylerbeyinin başta gelen vazifeleri tayin beratlarında özetlenmiştir. Beylerbeyiler, sultanın icra gücünün temsilcileri olarak eyaletin bütün işlerinden sorumlu olurlar ve vali sıfatıyla anılırlar, kadıların hükümlerini ve padişahın emirlerini uygulamaya koyarlardı. Ayrıca beylerbeyilik divanında askerî statüdeki şahıslarla ilgili meselelerde karar verme yetkileri de vardı. Özellikle vezir unvanlı beylerbeyiler daha fazla yetkiye ve büyük güce sahip bulunuyorlardı. Beylerbeyilerin başta gelen idarî görevi halkın emniyetini sağlamak, padişahın emirlerine karşı gelenleri ve kanunları tanımayanları takip etmekti. Ancak bir eyaletteki kadı ve mal defterdarının kararlarında beylerbeyilere bağlı olmadığı ve doğrudan merkezî hükümete karşı sorumlu olduğu da önemle belirtilmelidir. Ayrıca bazı büyük şehirlerdeki yeniçeri birliklerinin ağaları da beylerbeyilere bağlı olmadıkları gibi beylerbeyiler yeniçeri garnizonlarının bulunduğu kalelere asla giremezlerdi. Bu şekilde eyalet idaresinde karşılıklı bir denge ve kontrol sistemi kurulmuştu. Bu sınırlamalar ve görev yerlerinin sık sık değişmesi de şüphesiz beylerbeyilerin fazla güçlenmelerini ve bağımsız hale gelmelerini önleme düşüncesinden kaynaklanmaktaydı.

Beylerbeyilik veya eyalet temel olarak timar sistemi çerçevesinde teşkil edilmişti ve bir beylerbeyi önce eyaletindeki timarlı sipahi ordusundan sorumlu bulunmaktaydı. Onun emri altındaki eyalet kuvvetleri devlet ordusunun büyük bir askerî ünitesini oluştururdu. Beylerbeyinin başta gelen görevi, en mükemmel şekilde kuvvetlerini hazırlayıp orduya katılmaktı. Sipahilerin tayin ve terfileri ona bağlı bulunuyordu. Beylerbeyi belirli bir miktara kadar timar verme hakkına da sahipti. Onun idaresi altındaki defter kethüdâsı ve timar defterdarı bu işlerle uğraşırdı. Timarların kaydedildiği esas kütük defterleri olan ve her sancak için ayrı ayrı hazırlanan icmal ve mufassal defterlerinin birer sûreti merkezden eyaletlere gönderilirdi.

Çöküş döneminde merkezî otoritenin zayıflamasıyla bütün bu sistem bozuldu. Bağdat ve Kuzey Afrika’da görüldüğü gibi bazı uzak eyaletlerde yeniçeriler mahallî kuvvetli bir kontrol ve bir idarî kademeleşme meydana getirdiler. Mısır’da ise gerçek kontrol Memlük beylerinin eline geçti. Doğu Anadolu’da Abaza Paşa’nın idaresi altındaki Celâlî grupları ve eyalet kuvvetlerinin şiddetli tepkilerinden önce yeniçeri gruplarının güçlerini yerleştirme teşebbüsleri başarısız olmuştu. Fakat eyaletlerde asıl değişiklikleri beraberinde getiren husus timar sistemindeki düzensizlik ve çöküştü. Nitekim artık eyaletlerdeki vergi gelirlerinin önemli bir bölümü timar olarak dağıtılmıyor, doğrudan doğruya iltizam usulüyle hazine adına toplanıyordu. Özellikle valilerin bu vergileri toplama şartıyla valilik makamına tayin edilmeleri yaygınlık kazandı. Böyle bir uygulama Mısır gibi bazı uzak eyaletlerde öteden beri yapılmaktaydı. Bu şekilde valiliğe yapılan tayinle eyaletin vergi gelirlerinin nakit olarak hazineye girişi garanti altına alınmış oluyordu. Ayrıca valiler, masraflarını kendileri karşılamak suretiyle kapı halkı bulundurmaya hükümet merkezi tarafından teşvik ediliyorlardı. Bütün bu gelişmeler, XVIII. yüzyılda eyaletlerin daha geniş bir muhtariyet kazanması yolunu hazırladı. Aynı dönemde âyan adı verilen mahallî ileri gelenler eyaletlerde giderek güçlenmeye başladılar; hatta onlarla iş birliği yapmayan valilerin güçleri ve nüfuzları kısıtlı kaldı. Hükümet merkezinin, paşa ve vezir unvanlı merkezden tayin edilen valileri yerlerinde tutma çabalarına rağmen bu âyanın güçlüleri valilikleri elde etmeyi, sadece uzak eyaletlerde değil aynı zamanda Anadolu ve Rumeli’de dahi gerçek anlamda mahallî hânedanlar kurmayı başardılar.

1812’de II. Mahmud eyaletlerde yeniden merkezî otoriteyi kurmak için bu tip âyan ve paşalara karşı mücadele başlattı. 1826’dan sonra eyaletleri “müşîriyet” olarak yeniden teşkilâtlandırdı ve bunları, yeni ordunun kurulması maksadıyla malî işlerde olduğu gibi askerî bakımdan da büyük güce ve yetkiye sahip kılınan müşirlere verdi (Lutfî, V, 107). 1839’da Tanzimat’ın ilânı ile eyaletlerdeki malî işler bağımsız muhassılların sorumluluğuna verildi; böylece müşirlerin yetkisi asayiş ve emniyet göreviyle kısıtlanmış oluyordu. Daha sonra eyalet teşkilâtında Batı tesiri altında önemli değişiklikler ortaya çıktı. Valilerin mesuliyetlerini paylaşan idare meclisleri kuruldu ve eyaletlerin birçoğunun sınırları daha da küçültüldü. Böylece 1864’te eyalet sistemi yerine vilâyetler teşekkül etti. Bu sonuncu sistem Cumhuriyet döneminde de muhafaza edilerek her birinin başında birer valinin bulunduğu illere dönüştürüldü.

II.Mahmud Han

Sultan II.Mahmud Han

Devleti Aliyyei Osmaniyye’nin klasik döneminde (16. yüzyıl) 23 eyalet vardı. Bu eyaletlerden bir kaçı  şunlardır:

Anadolu Eyaleti

1393 yılında kurulan Osmanlı Devleti eyaleti. 16. yüzyılda nüfusu 5.455.000 olup bunun 5.410.000’i Müslüman, 45.000’i gayrimüslimdir ve yüzölçümü 223.114 km² kadardır.Anadolu Eyaleti, I. Bayezid, 1393 yılında Rumeli’ye geçerken Sarı Timurtaş Paşa’yı Anadolu Beylerbeyi olarak Ankara’da bırakması ile Batı Anadolu’da kurulmuştur. Anadolu Eyaleti’nin merkezi, Fatih Sultan Mehmed zamanında İshak Paşa’nın Kütahya’ya tayinine kadar Ankara olmuştur. 1451’de merkez Kütahya olmuştur. Osmanlı şehzadelerinde Yıldırım Bayezid, Şehzade Bayezid ve kardeşi II. Selim Kütahya’da vali olarak bulunmuşlardır. Karamanoğulları Beyliği’nden alınan Akşehir, Beyşehir ve çevresi önce 1451-1466 yılları arası Anadolu Eyaleti’ne bağlanmış, daha sonra bu topraklar yeni kurulan Karaman Eyaleti’ne bağlanmıştır.

Beylerbeyi hassı 1.000.000 akça olup eyalet 299 zeamet ve 7166 tımara taksim edilmiş olup, zemaet ve tımar sahiplerinin askerleriyle beraber 17.000 donanımlı süvari içeriyordu. Beylerbeyi vezirlik rütbesine sahip değilse Rumeli Beylerbeyi’nden sonra gelirdi.

Anadolu Eyaleti, 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması yani Vaka-i Hayriye’nin ardından Aydın (İzmir), Hüdevandigar (Bursa), Kastamonu ve Ankara olmak üzere 4 eyalete bölünmüştür.

1609’daki eyaletin sancakları:

  1. Kütahya Sancağı (Uşak, Eğrigöz (Emet), Gököyük, Simav, Şeyhlü (Işıklı), Gedos (Gediz), Kula, Altıntaş ve Lazkiye bucakları)
  2. Saruhan Sancağı (Manisa)
  3. Aydın Sancağı
  4. Hüdavendigar Sancağı (Bursa)
  5. Kastamonu Sancağı
  6. Menteşe Sancağı (Muğla)
  7. Bolu Sancağı
  8. Ankara Sancağı
  9. Karahisar-i Sahib Sancağı (Afyonkarahisar)
  10. Teke Sancağı (Antalya)
  11. Kangırı Sancağı (Çankırı)
  12. Hamideli Sancağı (Isparta-Burdur)
  13. Sultanönü Sancağı (Eskişehir)
  14. Karesi Sancağı (Balıkesir)
Eyaletin 1700 ile 1740 arasındaki sancakları:

  1. Kütahya Sancağı
  2. Hüdavendigar Sancağı (Bursa)
  3. Bolu Sancağı
  4. Kastamonu Sancağı
  5. Karesi Sancağı
  6. Sultanönü Sancağı (Eskişehir)
  7. Saruhan Sancağı (Manisa)
  8. Karahisar-i Sahib Sancağı (Afyonkarahisar)
  9. Hamid Sancağı (Isparta-Burdur)
  10. Ankara Sancağı
  11. Kânkırı Sancağı (Çankırı)
  12. Aydın Sancağı (Aydın)
  13. Teke Sancağı (Antalya)
  14. Menteşe Sancağı (Muğla)
  15. Beypazarı Sancağı

Rumeli Eyaleti

1362 yılında I. Murad zamanında kurulan Osmanlı Devleti eyaleti. Osmanlı Devleti’nde kurulan ilk eyalettir. Anadolu Beylerbeyi yükselirse Rumeli Beylerbeyi, Rumeli Beylerbeyi terfi edilirse vezir olurdu. Rumeli Beylerbeyi Divan-ı Hümayun müzakerelerine katılırdı. 17. yüzyıldan itibaren vezir derecesinde bulunanlar tayin edilmeye başlamıştır.

Sofya, Köstendil, Vize, Çirmen, Kırkkilise, Silistre, Niğbolu, Vidin, Alacahisar, Vuçıtrın, Prizren, İşkodra, Dukagin, Avlonya, Ohri, Delvine, Yanya, Elbasan, Mora, Tırhala, Selanik, Üsküp, Bender, Akkerman, Kızılca müsellemi, Çirmen müsellemi, Çingene müsellemi, Ofcabolu, Vize, Tanrıdağı, Selanik, Kocacık, Naldöken

Karaman Eyaleti

1397-1402 ve 1470’te Konya merkez olmak üzere kurulan Osmanlı Devleti eyaleti. Eyaletin merkezi 1522-1562 arası Kayseri olmuştur.

1700 – 1740 yılları arası bağlı olan sancaklar:

Konya Sancağı
Niğde Sancağı
Kayseri Sancağı
Kırşehir Sancağı
Beyşehir Sancağı
Aksaray Sancağı
Akşehir Sancağı

Diyarbekir Eyaleti

1515 yılında kurulan Osmanlı Devleti eyaleti. Eyaletin merkezi Diyarbakır’dır.

1515-1526 arası eyaletin sancakları
Diyarbekir Sancağı, Mardin Sancağı, Sincar Sancağı, Birecik Sancağı, Ruha Sancağı, Siverek Sancağı, Çermik Sancağı, Ergani Sancağı, Harput Sancağı, Arabgir Sancağı, Kiğı Sancağı, Çemişkezek Sancağı
1526-1560 arası eyaletin sancakları
Diyarbekir Sancağı, Mardin Sancağı, Sincar Sancağı, Ruha Sancağı, Siverek Sancağı, Çermik Sancağı, Ergani Sancağı, Harput Sancağı, Arabgir Sancağı, Kiğı Sancağı, Çemişkezek Sancağı, Musul Sancağı, Hit Sancağı, Deyr Sancağı, Rahbe Sancağı, Ane Sancağı
1560’den sonra eyaletin sancakları
Diyarbekir Sancağı, Sincar Sancağı, Ruha Sancağı, Siverek Sancağı, Çermik Sancağı, Ergani Sancağı, Harput Sancağı, Arabgir Sancağı, Kiğı Sancağı, Çemişkezek Sancağı, Musul Sancağı, Hit Sancağı, Deyr Sancağı, Rahbe Sancağı, Ane Sancağı

Erzurum Eyaleti

1533 yılında kurulan Osmanlı eyaleti. Eyaletin merkezi Erzurum’dur. Yavuz, Çaldıran’da Şah İsmail’i yenmeden önce Çaldıran savaşı için Erzurum’u fethetmiş ve Doğu Anadolu’nun Orta ve Batı bölümü Osmanlı topraklarını katılmıştı. 1864 yılında Teşkili Vilayet Nizammamesiyle Erzurum Vilayeti’ne dönüştürülmüştür.

 

 

 

 

Bağlı sancaklar

17. yüzyılda bağlı olan sancaklar:

  1. Kara-hisar (Şebinkarahisar) Sancağı
  2. Kiğı Sancağı
  3. Pasinler Sancağı
  4. İspir Sancağı
  5. Hınıs Sancağı
  6. Malazgirt Sancağı
  7. Tekman Sancağı
  8. Kuzucan (Pülümür) Sancağı
  9. Tortum Sancağı
  10. Micingirt (İnkaya) Sancağı
  11. Mamar (Karababa) Sancağı
  12. Erzurum Sancağı
19. yüzyılda bağlı olan sancaklar:

  1. Erzurum Sancağı
  2. Kemah Sancağı
  3. Maden Sancağı
  4. Erzincan Sancağı
  5. Şebinkarahisar Sancağı
  6. Gümüşhane Sancağı

 

Şam Eyaleti

1516’daki Mercidabık Muharebesi’nin kazanılmasının ardından, 1517 yılında eyalet olmuştur. 19. yüzyılda yüz ölçümünün yaklaşık 20.020 km2 olduğu bilinmektedir.

 

 

 

 

 

 

Sancakları

Kurulduğu dönelerde Şam Eyaleti’nin sancakları aşağıdaki gibidir:

  1. Halep Sancağı
  2. Hama Sancağı
  3. Ayntâb Sancağı
  4. Trablus Sancağı
  5. Malatya Sancağı
  6. Humus Sancağı
  7. Tarsus Sancağı
  8. Divriği Sancağı
  9. Birecik Sancağı
  10. Darende Sancağı
  11. Kâhta ve Gerger Sancağı
  12. Rum Kal’a Sancağı
  13. Behisni Sancağı
  14. Sis Sancağı
  15. Şam Sancağı

1527 yılındaki idarî taksimata göre Kudüs ve Gazze sancakları birleştirildi, Diyarbekir Eyaleti’ne bağlı olan Deyr ve Rahba Sancağı Şam Eyaleti’ne dahil edildi.

Halep Eyaleti

1516’da I. Selim komutasındaki Osmanlı ordusunun Mercidabık Muharebesi’nde Memlûk ordusunu yenilgiye uğratmasıyla tüm Suriye ve Filistin toprakları Osmanlı Devleti’ne katılmıştı. Ağustos ayında, Karaca Ahmed Paşa beylerbeyliğindeki Halep ile Canberdi Gazâlî beylerbeyliğindeki Şam Eyaleti kuruldu.Bu eyalet Adana Eyaleti kurulana kadar bir dönem bugünkü Adana, Osmaniye illeriyle, Mersin ilinin doğu kesimini de içermekteydi.

 

 

 

Sancaklar

  1. Halep
  2. Kilis
  3. Mameratülnuman
  4. Ulu Türkmen (Uzeyr)
  5. Mezik
  6. Antakya
  7. Azez
  8. Bâliz

Trablusşam Eyaleti

1516’daki Mercidabık Muharebesi’nde Suriye ve civar bölgenin kazanılmasının ardından,1517 yılında eyalet olan Şam Eyaleti’nin ve 1534’te eyalet yapılan Halep Eyaleti’nin içerdiği topraklar idari bakımdan düzenlenerek,1579 yılında eyalet olmuştur.

Eyalet dönemi süresince, eyaletin kuruluşundan dağılışına, başkenti Trablusşam olmuştur. 19. yüzyıl’ın başlarında yazılan idari bildiriye göre Trablusşam Eyaleti’nin yüzölçümü toplam yaklaşık 4,220 km² (1,629 sq mi.) boyutundaydı.

 

 

Sancakları

1700 ve 1740 arasında yazılan idari raporlara göre, Trablusşam Eyaleti, toplam 5 sancaktan oluşmaktaydı ve varoluşunun büyük bir süresi boyunca bu sancaklardan oluşmuştu.

  1. Trablusşam Sancağı (Sanjak-ı Trablus-ı Şam Paşa Sancağı , günümüz Trablusşam, Lübnan ve civarı)
  2. Hama Sancağı (Sanjak-ı Hama, günümüz Hama, Suriye ve civarı)
  3. Humus Sancağı (Sanjak-ı Humus, günümüz Humus, Suriye ve civarı)
  4. Selamiye Sancağı (Selimiye Sancağı), (Sanjak-ı Selemiyye, günümüz Selamiye, Suriye ve civarı)
  5. Cebele Sancağı (Cebeliye Sancağı), (Sanjak-ı Cebeliyye, günümüz Cebele, Suriye ve civarı)

Mısır Eyaleti

1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye Muharebesi’yle Memlûk Sultanlığı’nı yıkarak Mısır’ı Osmanlı topraklarına katması sonucunda kurulmuş olan bir Osmanlı eyaleti. Eyalete bağlı olan İskenderiye ve Dimyat sancakları bahriye sancağıdır. 1798 yılında Fransa eyalete çıkarma yapmıştır. 1805 yılında vali olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa bağımsız olarak hareket etmeye başlamış ve daha sonra kendi soyundan gelen Kavalalılar Hanedanı tarafından yönetilecek olan, iç işlerinde serbest dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı Mısır Hidivliği’ni kurmuştur. Böylece Mısır Eyaleti ortadan kalkmıştır.

Mısır Hidivliği

Bağdat Eyaleti

1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında kurulan Osmanlı Devleti eyaleti.

1534’te Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Türk ordusunun Irakeyn Seferi’nde İran ordusunu yenilgiye uğratmasıyla Safevi Devleti’ne bağlı Irak toprakları Osmanlı Devleti’ne katılmıştı. 1535’te kurulan eyalet Irak’ın merkezi bölgesini ve İran’ın batısındaki bazı bölgeleri kapsıyordu. 1862 yılında Şehrizor Eyaleti bu eyalete dahil edildi.

 

 

Sancakları

  1. Bağdat
  2. Hille
  3. Zengabad
  4. Remahiye
  5. Karadağ
  6. Cengüle
  7. Cezaver

1864’te Teşkil-i Vilâyet Nizamnâmesi ile yeni vilayet sistemine geçildiğinde Bağdat eyaleti de aynı topraklarla Bağdat Vilayeti’ne dönüştürülmüştür.

Basra Eyaleti

1538 yılında kurulan Osmanlı Eyaleti. Eyaletin merkezi Basra’ydı. 19. yüzyıldaki alanı 9.872 milkare (25.570 km2).1864’te kabul edilen nizammame ile Basra Vilayetine çevrildi.Basra 1538 yılına kadar Safevi Devleti’nin elinde bulunmaktadır. Eylül 1538’de Basra ve çevresi, Safevilerden alınmasıyla Osmanlı Devleti, Basra Körfezine ulaştı. 1864 yılında kabul edilen Vilayet nizammasiyle Basra Vilayeti’ne çevrilmiştir. 1743 yılında Basra Vilayeti’ne bağlı kaza Kuveyt kazası, Osmanlı’dan özerklik kazandı ve Özerk Kuveyt Emirliği kuruldu. 1743 ile 1899 arasında Osmanlı ile Kuveyt arasında Kuveyt Sorunu başladı. 1899’da İngilizler Kuveyt’i işgal ettiler ve sömürge yaptılar.

 

Yemen Eyaleti

Arabistan Yarımadası’nın güneyindeki toprakları kapsayan yönetim birimi.

  1. Mohka Sancağı
  2. Ehariş Sancağı
  3. Massu Sancağı

 

Habeş Eyaleti

Kızıldeniz kıyısındaki bir Osmanlı Devleti eyaleti. Eyalet, Afrika’daki Massawa, Hergigo, Sevakin ve onların iç bölgelerini kapsamıştır (bugünkü Eritre’nin bölgeleri). Ardından Zeila ve batı Somaliland eyalete katılmıştır. Eyalet bugünkü Eritre ve Cibuti’nin tamamıyla Somali ve Etiyopya’nın kuzey bölgelerini kapsıyordu.

19. yüzyılda bugünkü Etiyopya’daki Harar şehri alınmış, yüzyılın sonuna doğru eyaletin yönetimi Mısır Hıdivlerine geçmiştir.

Eyaletin adı, Etiyopya-Sami terimi olan Etiyop kelimesinin Arapça karşılığından (al-ḤabašahBilād al-Ḥabašah) gelmektedir.

Sancakları

Eyaletin sancakları:

  1. İbrim Sancağı
  2. Sevakin Sancağı
  3. Hargigo Sancağı
  4. Massawa Sancağı
  5. Zeyla Sancağı
  6. Cidde Sancağı
1831 yılında eyaletin livaları:

  1. Mekke-i Mükerreme Livası
  2. Medine-i Münevvere Livası
  3. Cidde-i Mamure Livası
  4. Yenbuğ Livası
  5. Taif Livası
  6. Nil Livası

Hicaz Vilayeti

1872 yılında kurulan bugün Hicaz bölgesini kapsayan bir vilayettir. 1899 yılında vilayetin yüzölçümü 250,000 kilometrekaredir. Hicaz Vilayeti’nin kuzeyinde Şam Vilayeti, güneyinde ise Yemen Vilayeti bulunmaktaydı.

 

 

 

 

 

Hicaz Vilayetine bağlı sancaklar:

  • Mekke-i Mükerreme sancağı (Mekke), Sancağa bağlı kaza merkez Mekke-i Mükerreme kazası, nahiye ise Taif nahiyesidir.
  • Medine-i Münevvere sancağı (Medine) Sancağa bağlı kazalar merkez Medine-i Münevvere, Yenbe’u’l Bahr, El Vech ve Sevarikih kazaları ve nahiyeler ise Hayber, Emlac, Ala ve Akabe nahiyeleridir.
  • Cidde sancağı; Sancağa bağlı kazalar merkez Cidde kazası ve Mamuretulhamid kazası ve nahiye ise Rabiğ nahiyeleridir.

 

Kaynak:İslam Ansiklopedisi